Nagihan Şanlı

Aklıma bir şey geldi!

Bazen bir fikir, bazen bir ilham bazen de bir düşünce gelir aklımıza.
Ya da kalbimize, belki de ruhumuza…
Bu yazılmamış bir söz ise ilham deriz.
Bilgi ise keşif deriz. Düşünce ise fikir deriz.
Hatta tamda düşündüğümüz şeyi bizden önce başkası yapar.
Eee onun da aklına gelmiş demek ki.
Peki nereden geliyor bu fikirler hiç düşündük mü?
*
Bilinç ayrı değil. Bir ve tek. Okyanus gibi. Hava gibi. Nasibin kadarını alıyorsun, kabın kadarını, nefesi aldığın kadar.
Bilinçli olmak ise; o havayı solumak gibi. Hep nefes alıyorsun ama her nefes aldığında nefesin dönüşüyor. Bilinçli olmak değil de aslında bilinç olmak daha doğru gibi bu bağlamda.
Hal böyle olunca nefes alınca nefesin kendisi oluyorsun. Sevince sevginin kendisi oluyorsun.
Ne yaşarsan ona dönüşüyorsun.
İyiyi konuşunca, iyiyi yaşıyor ve bizzat iyi oluyorken, kötüyü konuşunca kötülük yaşayıp bizzat kötü oluyorsun.
Kısaca hangi kaba giriyorsan onun şeklini alıyorsun.
BİLİNÇ- ŞUUR
Bilinç şuur ile de karıştırılmamalı.
Şuur birden bire dolaysız kavramak iken, bilinç bilmekle alakalı.
Şuur sezgi ve ilham ve irfanla da ilgili. Şuur şiirle aynı kökten gelir. Tıpkı şiirlerin de sezgi ve ilhamla ilgili olduğu gibi.
AKIL- ŞUUR
Şuur ile akıl arasında şöyle bir ince nüans var; şuur daha ziyade manevi ve genel bir kavramken, akıl maddi ve insana atfedilen özel bir kavramdır.
Yani her akıl, şuur kapsamına girerken her şuur akıl ile izah edilemez.
Mesela, melekler için akıllı varlıklar denmez, şuurlu varlıklar denir. Bu yüzden şuur daha genel bir kavramdır.
Varoluşu idrak etmek yine birden bütüne, çokluktan tekliğe varır. Varoluş bir ve tek. Ve varoluşun nihai anahtarı sen. Anlayacak sen, anlaşılacak sen, anlamın kendisi sen. Sen kendini anladığında, asıl anlayanın ‘'O'' olduğunu anlayacak, asıl anlaşılması gerekenin ‘'O'' olduğunu farkedecek ve asıl anlamın ‘'O'' olduğunu idrak edeceksin.
Ama ‘'O'' bilinmeyen iken nasıl bilebilirsin? İşte bu yüzden anahtar sensin. Ancak kendine bakarak bulabileceksin. Ve bir de kendi yansıman olan Âleme bakarak.
An'lam. ‘'An'' her şeyin bir an içinde saklı olduğu şuur hali, idrak hali. Ve zamanın dışına kavramların dışına çıktığın aslolan öz bilinç olduğun hal.
Lam; berzahı temsil eder. Madde ile mana alemi arasında bir geçiştir.
Ve kainat lam harfinde sırlanmıştır. Elif zatı mutlak Allahı temsil eder. Lam ise Allahın tezahürü olan bütün alemi. Mim ise mülk alemini ve hakikati Muhammediyeyi.
Biriz ve bizim içimizde o tekliğe kavuşma arzusu daim.
Temel süreç ve özlem hepimizde aynı.
Yani sen, sende olmayan bir şeyi kendinin bir parçası olarak hayatına dahil etme isteği duyuyorsun. Karşındaki kişi ile arandaki mesafeyi veya sınırı ortadan kaldırma isteği de denebilir.
Bu bağlamda bedenin kavuşma arzusu cinsellik, duygunun kavuşma arzusu aşk ve sevgi, aklın bir olma arzusu keşif ve idrak, ruhun kavuşma arzusu tekâmül.
Aslında kavuşmak diye de bir şey yok. Ayrılık yok ki kavuşmak olsun. Ama ayrı sanan bir yanımız var.
Ayrılığı farketmeden bir olmayı idrak edemiyor insan. İdrak edince kavramlarda en sonunda tekliğe kavuşuyor ama anlamak için ayrı ayrı ele almak gerekiyor.
İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı sözü gibi. Her şeyi o teke ulaştırdığında, harflerden bir tek I (elif) kalıyor sayılardan bir tek 1 kalıyor. İlla Hû
Birliği idrak edebilmeye niyetle. Sevgiyle kalın…

YORUM YAP