Adil Sirkecioğlu

Laiklik Karşıtı Eylemlerin Odağından, İşveren Ve Devlet Karşıtı Eylemlerin Merkezine!


 
Ak Parti ve kaptanı Erdoğan’ın seyir defteri gündelik gelişmeler ve içinde yaşadığımız şartlar gereği yeteri kadar anlaşılmıyor.
Kurulduğu andan itibaren şeriatçı, dinci parti yakıştırmalarına maruz kalan Erdoğan’ın partisi; dalgalarla, fırtınalarla, muhalif hava şartlarıyla boğuşmaya devam ediyor. Yüce Mahkeme sıfatıyla Anayasa Mahkemesinin aldığı “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” karara rağmen. Karar yanında garip bir oylamayla kapatılmamış olması, tekrarı halinde misliyle ceza kapıda bekliyor mesajı ortadayken; batmamak ve de hükümet etmeye devam etmek kolay bir iş değil. Tüm zorluklar karşısında en güvenli liman, halk limanının varlığı cesaret veriyor olmalı. Yakın gelecekte dünya siyaset tarihinde Ak Parti serüveninin ilk ders olarak okutulacağına şahit olacağız.
“Milli görüş gömleğini çıkarttık” dendi, inandırıcı bulunmadı. İçki içenle, başı açık olanla, hiç kimsenin hayat tarzıyla bir derdimiz söz konusu değil yaklaşımı; “kadınları türbana sokuyorsunuz” yaygarasıyla bastırıldı. Darbe döneminin izlerini silme çabaları, sivil darbe planlıyorsunuz suçlamasıyla karşılandı. Karşıtlığına rağmen tanıma ve anlama niyetiyle kahvaltıya, yemeğe katılmaya cesaret edenler; hakarete, aşağılanmaya, düşük, düşkün, dönek gibi yaptırımlara maruz kaldı. Azınlığın vahşi ve azgın baskısına rağmen ayakta kalınabildi. İnadına hükümet edildi.
Bugün gelmiş geçmiş onca hükümetin ( Liberal, sağcı, solcu, ulusalcı, koalisyon ) cesaret edemediği bir ilk gerçekleşiyor. Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlamalarına açılıyor. Kanlı 1 Mayıs bahane edilerek onlarca yıl cezalandırılan meydan, işçisiyle buluşuyor. Bunu gerçekleştiren Ak Parti’nin gurur duymak hakkıdır. Diğerleri mahcubiyetlerini Anayasa değişikliğiyle maskelemeye çalışacaklar!
1 Mayıs 2010’da işçi Taksim Meydanı’nda kanlı 1977 Mayıs’ını anacak. Haklarını savunacak. Ek taleplerde bulunacak. İşten çıkarmalara hayır denecek. İşveren ve hükümet karşıtı sloganlarını haykıracak. Tüm bunların yararlı olacağına inanıyorum. Taksim Meydanını yasaklayanların tahriklerine kapılmadan, bayram havasında sona erecek miting Türkiye’nin yararına olacaktır. Geleceğimizin şekillenmesine ışık tutacaktır. Düşünmek bile istemiyorum ama aksi gelişmeler, yasakçıların ekmeğine yağ sürecektir.
Bu konuda 1 Mayıs 2008’de yazdıklarıma göz attım; 
“Bir türlü aydınlatılamayan kanlı 1 Mayıs olaylarından sonra Taksim Meydanı’nda yapılacak kutlama taleplerine soğuk ve temkinli yaklaşan biriyim. Bugün soruyorum ne zamana kadar? 1977 Taksim’de mitinge katılanların can güvenliğini sağlayamayan devlet yapısı 40 sene sonrada aynı gerekçelerle “yasak” demeyi mi tercih edecek? Sayısal gücüne güvenerek cesaretli adımlar atma niyetindeki bugünkü hükümet, 1 Mayıs’ı bayram ilan etmekten niye çekinir? Geçmişte kalan kötü anıları silmek için Erdoğan – Baykal – Bahçeli üçlüsü 1 Mayıs günü işçilerle kol kola Taksim’e çıksa Devlet Devletliğini kaybetmez. Çok da güzel olur. Bu sene geçti, önümüzdeki yıldan umutluyum.
Dayaksız, copsuz, gönlünüzce kalın, 1 Mayıs’sız kalmayın.”
2008’deki üç dilek ve istediğimden ikisi gerçekleşmiş bulunuyor. 2009’da 1 Mayıs bayram ilan edildi. 2010’da yasak kalktı. Üçüncü dileğim Erdoğan – Baykal – Bahçeli üçlüsünün Taksim’e çıkması bu gün olmayacak dua gibi gözükse de olabilir. İşçinin gücü, hele de oy gücü; üç lideri Taksim’e çıkaracak, işçinin ayağına götürecektir. Onlar mecburiyetten yapsa da, ben mutluluktan uçacağım.

Eski yazılarımdan alıntı yaparak, sürekli okuyucumu sıktığımı düşünüyordum. Meğer onlar hayatlarından memnunlarmış. Hele de tercümanlık yapanların “Ben sana söylemiştim” sahiplenmelerini duymak çok güzel. 2008’deki dileklerimden dolayı ( ne biçim Ak Partili ) tepki verenler; dün vardı, bugün daha çok var. Anlamakta zorlananlar tercüman bulsunlar. 
Kendini Ak Partili sananlar yazılanları gözleriyle okurken, alt kısımlarıyla anlamaya çalışıyorlar. Ortaya garip bir durum çıkıyor. “1500 kişi benim için geldi” cümlesi, kelepçe kadar zararlı. Geçmişte gaz veren durumundayken, bugün gaza gelen başkan konumuna düşmek tecrübeyle bağdaşmıyor. Yazdıklarının, söylediklerinin altına imza atarım niyetindekilerin sayısını bilseniz dudaklarınız uçuklar. Yemek yedirmekle gönül alınmıyor. Bütün Silivri’ye yemek; maddi imkânı olsa bile, matematiksel olarak zor ve beyhude uğraş. Yemekten sonraki nezaket cümleleri kanmaya ve kandırmaya yönelik teşebbüsler.
Onca zahmet ve emek karşılığında, gökten zembille birisi iner, “Meclis üyelerinin telefonunu partiliye vermek yasak” der. Yapılanlar tersyüz olur. “Benim için geldi” dediğim 1500 kişi, “Benim yüzümden giden 5000 kişi”ye döner. İyi Abdülhamit olabileceğimi söylemiştim. Bu günleri, geçmişten görebilen biri olarak; falınıza baktım. 6 ay beklemeyin. 6 gün bile çok zaman. Adam olacak çocuk yemeklerinden ve yasaklarından belli oldu…
Bir sonraki yazımı çok daha iyi duygularla kaleme alma dileğimle.
Yemeksiz, yasaksız kalın; 1 Mayıssız, bayramsız kalmayın. 

YORUM YAP