Ali Gülcü

İstavrit

Hafta İçİ bir gün, kasaba tenha, kuytusu, gölgesi bol çay bahçelerinden birinde oturuyorum.
Densiz bir kedi sürtününce bacaklarıma irkiliyorum, dalmışım.
En son çöp tepesinin yanında açan pembe güle hayret ediyordum, güzel ve çirkin nasılda yan yana duruyor diye geçiriyordum içimden.
Gül bu durumdan memnun mu acaba?
Pancar motorun sesi yarları dövüyor.
Bir balıkçı, bir ahşap ekmek teknesi, sakız gibi bembeyaz.
Adı vardır da okuyamıyorum şimdi.
Hoş balıkçının kim olduğunu da seçemedim
Çapara çıktı besbelli.
Gün kavuşurken lacivert sırtlı istavritleri rengârenk leğenlerin içinde satacaklar canlı canlı.
İstavritin kaderi bu, ne yapsın?
Maviliğin içinde hiç akla gelmedik bir zamanda, ya martı, ya kaz tüyüne aldanacak, salkım salkım çıkacaklar yukarıya, yüzü gülecek elleri nasırlı balıkçının.
“Üç kuruş” demeyecek, “çok şükür” diyecek, çünkü öyle öğrendi atasından.
Elleri, kolları dolu gidecek eve, suyu bol tas kebabı pişirecek yenge, yanına pilav, bayram edecek çocukların midesi.
Güzel günler düşleyecek balıkçı, büyüğü okumuş doktor olmuş.
Küçüğü mühendis.
Mecburiyetten değil, zenginler gibi keyfine çıkacak o zaman balığa, gün doğmadan kalkmasına da gerek yok. Uyansa da fırlamayacak hemen yataktan, uzun uzun gerinecek, paşa gönlü ne zaman isterse o zaman atacak yorganı üzerinden.
İnsanın karnı doyacak ki hayalleri olsun.

Zahmetli geldiği için mi, beceremiyorum, incecik misinayı dolaştırıyorum diye mi, neden bilmem, çapara çıkmaktan hazzetmem.
Yemliyi severim, atacaksın oltanı saatlerce bekleyeceksin öyle…
Beklerken kuracaksın, düşüneceksin, kızacaksın birilerine, söveceksin.
Yakaladığın balıkları ya livarda, ya kovanda seyredeceksin.
Baktın etrafında kimse yok arada sohbet edeceksin!
Durumu kabullenin artık diyeceksin, hayat böyle, ben mi kandırdım sizi? Kendi kendinizi aldattınız işte, ölümüne atladınız oltadaki yeme.
Bedava yem oltada olur.
Hem balık dediğin düşünür biraz, olmadı danışır, siz hiç!
Ne demiş Gülcü?
Bilmediğin balıkla çıkma ava,
Ya ızgara olursun, ya tavaaa.

Bir martı dadandı bizim mahalleye, yalnız, geceleri çığlık çığlık, kâh bacaya konuyor, kâh evlerin çatısında düşünceli adamlar gibi, ellerini arkasına bağlamış yürüyor. Deniz nereee, bizim mahalle nere?
Akılsız martı, hiç deniz görmediyse, süs havuzunu deniz sanıyor olmasın sakın?

Yağmur başladı yine, arkası tufan diyorlar.

YORUM YAP