Adil Sirkecioğlu

Her Şey Zıttıyla Güzel

Hiç düşündünüz mü, tekdüzelik ve teklik taşıyan, barındıran bir hayatın çekilmezliğini? Bir eli yağda, bir eli balda diyerek özendirilen hayat; tam bir kâbusa dönüşür. Güzel ve iyi diye algıladığımız konular bile çirkin ve kötünün olmadığı yerde anlamını kaybediyor. Benim iyi ve olumlu bulduklarımın, başkalarınca ters bir şekilde değerlendirilmesi, bunun benim tarafımdan bilinmesi hayatıma renk kattığı gibi mücadele gücümü artırıyor.
Bütün didişmelere rağmen çok partisiz bir hayatı, sadece kalan parti sizin partiniz olsa da ister misiniz? Ak Parti, CHP, MHP ve diğerleri; kendi güzelliklerini, öbürlerinin varlığına borçlu. Ne kadar CHP sempatizanı olursanız olun, tek parti dönemine dönmek istemezsiniz. Aynı durum MHP, Ak Parti ve bundan sonra kurulacak olanlar için de geçerli. Siyasi rekabet ve iktidar yarışının olmadığı bir demokrasiden de, güzellikten de bahsetmek abes olur.
Elinizde tuttuğunuz, zevkle okuduğunuz Hürhaber; sadece Sirkecioğlu gibi düşünenlerle dolu olsa, aynı çizgide yazılar ve haberler yazsa ne kadar çekici olabilir? Böyle bir durum size de, bana da sıkıcı olur. Zaman gelir Hürhaber’in güçlülüğünden eser kalmaz. Hiçbir terslikle karşılaşmadığım halde, diğerlerine en fazla bulaşan köşe yazarı olarak itiraf ediyorum; Hürhaber’in bu halinden mutluluk duyuyorum. Artarak devam etmesini diliyorum. Hele de Cüppeli ile ilgili yazımdan sonra bu isteğim daha da arttı.
Zıtlıkların güzelliğiyle ilgili daha fazla örnekler vererek kendimi ve sizleri bunalıma sokma niyetinde değilim. Yazdıklarımdan, yazamadıklarımdan, yazmak istediklerimden, düşündüklerimden yola çıkarak kendi örneklerinizi dilediğiniz gibi çoğaltabilirsiniz. Kabiliyetinize ve ruh halinizin dayanıklılığına kalmış bir mesele. Ben derim ki, yaşadığımız günün ve zıtlarımızın kıymetini bilelim.

İbrahim Tatlıses’in vurulmasıyla ilgili yazmayı istemesem de memleketimdeki herkesin “ne durumda?” sorusuyla güne başladığı ve konuştuğu bir olayı görmezden gelmenin haksızlık olacağını kabul ettim. Hayatı, yaşadıkları bana hitap etmiyor. İnşaat ameleliğinden geldiği yer ve “Oxford vardı da biz mi gitmedik?” sözü memleket gerçeklerini gözler önüne sermesi açısından önemli. Her an öldürebilen veya öldürülebilecek adam yapısı zihnime kazınmış durumda. PKK’ya yardım ve yataklık yapıp yapmadığı netleşmiş değil. Bu ilişkisini çok önemli de bulmuyorum. Aile fertlerimin ısrarıyla mecbur kaldığım TV programlarının ve Silivri’ye geldiğinde topladığı kalabalığın dışında söyleyebilecek sözüm yok. İstanbul’da taksicilik yaptığım yıllarda, çaprazımdaki ticariden göz göze geldiğimizde, göz kırpmasına karşılık başımı çevirme nedenimi hala bulabilmiş değilim. O duygu sürdü gitti.
Bütün kadınlarının hastane kapısında barış içinde beklemesini gayri samimi bulurum. Başka beklentiler içinde olduklarını düşünürüm. Öldürme teşebbüsünün Başbakan’a çektiği mesajla bağlantısı olduğunu sanmıyorum. O mesaj, yaşarsa Ak Parti’nin kahramanı yapacak. Ölürse Kürtlerin Ak Parti’ye yakınlık duymasına vesile olacak. Özel harekât emeklisi korumaların dandikliği ortaya çıktı. Benim anladığım koruma, korunandan önce ölmeyi gerektirir. Sadece öldürme eğitimi almış olanların, öldürülmeme ve savunma eksikliklerini dikkatle gözden geçirilmeli. Düşmana göster, geri çek mantığıyla yapılan koruma görüntüsünün neticeye tesiri olmuyor.

CHP ve Kılıçdaroğlu ilk defa ciddi ataklar yapmaya başladı. Askerlik konusundaki çıkışları ilgi çekici olduğu kadar, pirim yapacak gibi gözüküyor. İlgili kurumun görüşünü almaya gerek duyulmaması CHP’ye yakışmıyor gibi algılansa da, yıpratmaya yönelik adımlar atılıyor açıklamasının siteye konmamış olması taşların yerine oturmaya başladığının göstergesi.

Aydın Üniversitesi konusunda Ak Parti’nin yaşadığı kriz büyüyor. Hiçbir krizini yönetemeyen Ak Parti, seçimi nasıl yönetecek? İkinci bir Kızılay vakası ile karşı karşıyayız. Birincisinde çözüm için konu genel başkana intikal ettirilmişti. Üniversite konusunu Müezzinoğlu’na aktarın yeter. Yaklaşan seçimler öncesinde yıldızını parlatmış olursunuz. Sizin yıldızınızın sönmesinin ne önemi var!

Önümüzdeki hafta (Salı-Perşembe) yokum. Köşe yazarı olarak devredeceğim vekilim de yok. Aile büyüklerime karşı görevlerim nedeniyle Silivri dışında olacağım. Dilerim eksikliğim hissettirilmeyecektir. Döndüğümde netleşmeye başlayan adaylıkları yazacağım. Aday dediğimde her seferinde aday adayı küçültmesi taşıyan tepkiyle karşılaşıyorum. Benim gözümde listeye girebilenler de aday adayı. Siyasetle biraz ilgilenenler aday diyerek yaptığım kısaltmayı garip karşılamayacak, cahilliğime yormayacaklardır.
Adaysız, İbrahim’siz, zıtsız kalmayın.

 
17 Mart 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde

YORUM YAP