Geçtiğimiz gün, beni “hala” gazeteci zanneden bir vatandaş, yana yakıla telefonla aradı. Silivri'deki bilmem ne otelinde misyonerlerin kaldığını, bunu haber yapmamı, gidip fotoğraflarını falan çekmemi istedi. “Ne yazayım altına?” diye sordum, içinde “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” da geçen bir sürü şey sıraladı... Dayanamayıp yüzüne kapattım, ayıp olduysa da oldu...
Daha önce de benzer bir konuşma yaşamıştım, bu defa karşımdakinin hayal dünyası epey genişti, misyonerlerin(!) gelmesini Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın, din ve kültür turizmini canlandırmak, daha doğrusu Silivri'yi din ve kültür turizminin başkentlerinden biri yapmak amacıyla geliştirdiği projelere bağlamıştı. Ona da sayıp sövmüştüm. Ayıp falan da dinlememiştim...
Türkiye'de, Serdar Turgut'un kullandığı anlamda “modern milliyetçi-muhafazakarlar” değil ama, “klasik” anlamda böyle olanlar, yani inceden “faşo” kokanlar, misyoner faaliyetlerinden oldum olası korkarlar.
Neden? İslam dini yüzyıllardır bilinçaltına, iliklerine, genlerine işlemiş halkımızın itikadı bu kadar zayıf mıdır ki, iki papaz lafına kanacak da ihtida edecek? Kitle halinde kiliselere mi koşacaklar vaftiz olmaya? Halkımız hıyar mı?
Hayır, fakat maksat faşoluk olsun.
Türkiye medyasında, adı açık seçik konmamış olsa bile birtakım “İslami kanallar” var mıdır? Vardır. Bunların bazılarında sabah akşam Kur'an-ı Kerim okunur ve tefsir edilir mi? Okunur ve edilir. Ulema “din ve ahlak sohbetleri” yapar mı? Yapar. Türkiye'de İslam propagandası yapmak serbest midir? Hem de ıcığını cıcığını çıkarana kadar serbesttir.
Peki başka bir dinin propagandası niçin yasaktır? Bu demokrasi midir, düşünce özgürlüğü mü, inanç özgürlüğü mü?
Belki sayıları az da olsa Rum ve Ermeni vatandaşlarımız pazar sabahları kiliseden canlı yayın istiyorlar, kandil geceleri Mevlid-i Şerif yayınlıyorsunuz da bunu niçin yayınlamıyorsunuz? Onlara da yazık değil mi?
Bendeniz çok şükür Hristiyan değilim, olacak kadar da delirmedim. Bir “üçlü kutsal ruh” fikri (teslis), İsa'nın “Tanrı'nın oğlu” olması, daha doğrusu “Tanrı'dan kaynaklanan Ruh-ül Kudüs'ün bir Yahudi kızcağızı gebe bırakması” fikri bana son derece saçma ve akıl dışı geliyor. Eğer varsa (ki vardır) Hristiyan okurlarım kızacaklar ama düşüncem bu. Hele katolik dogmasına, yani “papanın ve kilisenin asla yanılmazlığı” ilkesine ağzımla bile gülmem...
Fakat bu saçmalığı niçin özgürce savunamasınlar? Bu memlekette her ileri sürülen fikir ya da inanç çok mu akıllı uslu yani?
Zeus'a tapan varsa, çıksın o da bunu serbestçe söylesin. Laiklik budur. O çok hayranlık duyduğunuz Amerika Birleşik Devletleri'nde, Yüksek Mahkeme şiddet öğesi içermediği ve başkalarını zorla yanına çekmeye çalışmadığı sürece, Satanizm'in bile “bir tür din” sayılması gerektiğine karar verdi ve serbest bıraktı, bunu duymuşluğunuz var mıydı?
Mesele, Silivri'ye gelmeleriyse, neden gelmesinler? Kime ne zararları var?
Üstelik, Silivri'de bizden çok daha önce onlar vardı. Silivri'de ibadethaneleri de var, onlar için önem taşıyan yerler de...
Aziz Nektorius, Silivri'de doğmuş bir Hristiyan büyüğü... Hristiyanlığın kabul edilen son azizi... Evi halen Silivri'de... Üstelik, Hristiyan inancına göre, “hacı” olmak için mutlaka ziyaret etmeleri gereken bir yer...
Selimpaşa'da, Ortaköy'de, Fener'de, hatta Silivri'nin göbeğinde tarihi kliseler onları beklerken, neden gelmeyecekler?
Türkiye'nin turizmden köşeyi dönmüş bir çok beldesinde, hani onlar gibi olmaya özendiğimiz tatil beldelerinde, sayfiye yerlerinde, esas kalkınmayı sağlayan onlar değil mi? Kuşadası'nı Kuşadası yapan, Meryem Ana'yı ziyarete gelen turistler değil mi? Aynı turistler, aynı haccın bir başka “etabı” için, neden Silivri'ye de gelmesin...
“Turizm bacasız sanayidir” , “turist döviz getirir” gibi ilkokul düzeyindeki bilgilere hiç girmiyorum bile.
Şu anda bana edilen küfürleri de duyar gibiyim tabii... Müstehaktır... Kalkıp da hezeyanlı dedikodular, şizofrenik hayaller yazacağıma, karalama ve çamur atma peşinde koşacağıma, nelerle uğraşıyorum.
