Ali Gülcü

Uzun Kollu Yeşil Bir Kazağım Var, Giyilmekten Bollaşmış, Yıkanmaktan Rengi Atmış...

İçinde çok rahat hissediyorum... Onun mevsimi geldi yine...
Kızılderililerin dediği gibi; " dökülen yapraklar mevsimi"
Ağaçlar; pembe çiçekli, yeşil entarilerini çıkartıp sarıları giyiyor...
Bir süre sonra yalancı rüzgâra aldanıp soyunacaklar...
Rüzgâr yalancı ama fırıldak değil en azından, soyduğu ağaçların fotoğraflarını çekip ona buna gösterdiğini ne gördüm, ne duydum şimdiye kadar...(!)
Ardından kar yağacak, çıplak ağaçların edep yerlerini kapatıp, omuzlarına çeneleri birbirine vurmasın diye ak ceketini verecek...
 
Eski giymeyi sever misiniz sizde?
Anılar ve yaşanmışlıklardan örülü kazakları saklar mısınız?
Her sonbahar gelişinde elinize alıp, "acaba atsam mı" diye içinizden geçirir misiniz?
Sahi, aklıma gelmişken;
Artık hiçbir giysinizin küçülmediğini ne zaman fark ettiniz?

Annemin eski kazaklarımı söküp paspas ördüğünü, şarkıda ki gibi kiraz ağacında olmasa bile dut ağacında yırtılan beyaz fanilamın toz bezi olduğunu bilirim!
Ne talihsizlik!

Kazaktan paspas, faniladan toz bezi, defter yaprağından sıçan uçurtma, söğüt dalından düdük, makaradan telli araba...

Mahalle aralarında gazozuna maç yapan, ilk küfürleri öğrendiğimiz delikanlı ağabeylerimiz de, kireçle beyaza boyadıkları yağ tenekelerine ektikleri arsız sardunyaların arasında, kısır günleri yapan komşu kadınlar da, camdan bakıp, gelene geçene hal hatır sordukları tek katlı evler de... Sizin tavuk bizim bahçeye girmiş kavgaları da yok artık!

Her yıl, sararan yapraklar dökülüyor, göçmen kuşlar gidiyor ve sonbahar geliyor ya!
Bana iyi gelmiyor... 

YORUM YAP