Sevginar Sali

Sevgi Kelebekleri


Muhalefetin attığı önemli adımı iktidar takip etti.
İktidar ile muhalefet arasında çatışmaların, çekişmelerin olağan sayıldığı günümüzde ilçemizde her iki tarafın temsilcileri arasında uçuşmaya başlayan sevgi kelebekleri, siyaset sahnesine hoş bir renk kattı.
“Kelebeğin ömrü bir gün bu sevgi uzun sürmez” karamsarlığına kapılmak istemiyorum. Tıpkı Işıklar’ın söylediği gibi, “birbirimize hakaret etmeden”, kendi kişilik haklarımız olduğu bilincini başkaları için de geçerli olduğunu unutmadan, ıstırabımızı anlatırsak konuyu da dağıtmamış oluruz.
Karakaş veya Işıklar’ın, ya da Değirmenci’nin siyasi konumları olmasa kişisel olarak ne dertleri olabilir ki?! Ne için birbirlerine bir araba dolu laf etsinler, birbirlerinin her adımlarını izlesinler. İddia ortada, hedefe gidilen yolda her araç kişilerin etik değerleri, karakteri, bilgi ile tecrübesi doğrultusunda kullanılır.
“Sevgi kelebeği” moduna dönelim… Bu durumu, yani siyasetçiler arasında seviyenin, ilişkilerin zarar görmeden korunması gerektiğini hep bekledim ve istedim de ama yaşananlardan sonra kimseden sorgusuz, sualsiz sergilenen yeni tutumlara inanmamızı bekleyemez. Tıpkı güven gibi; yıllarca inşa edersiniz bir hareketle yerle bir olur. Aylarca yıktıklarınızı, bir çırpıda inşaa edemezsiniz...
Kişisel beklentileri nedeniyle birbirlerine ağır ithamlarda bulunan kişilerin, egolarından vazgeçerek, Silivri için bir araya gerçekten gelebildiğini görsek bile bunun altındaki nedenleri sorgulamadan kabul etmek imkansız.
Yine de bir umut, yine de güzel bir renk, aydınlık!
Düzenlediği basın toplantısında, Işıklar’a isnat edilen suçlamalara, Karakaş’ın sınır çizmesi, delile ihtiyaç duymadan saldırıya geçmemesi, karalamalara çanak tutmayı elinin tersiyle geri çevirmesi tabi ki karşı tarafta karşılık bulmalıydı. Buldu da. İktidar, mağrur, zafer kazanmış komutan edasından, suçlayan, dışlayan yapısından sıyrılmış, Silivri için işbirliği çağrısını yöneltiyordu.
Savaşta karşı tarafın güçlü yönleri kadar zayıf yanlarını da bilmek önemlidir. AKP’nin yumuşak karnı, Silivri’ye hizmet sürecinde izleyeceği tutumdur. İktidarın, halkın, kimin çağrısı veya beklentisiyle olursa olsun yapabileceği bir şey var ve AKP bunu yapmıyorsa kendi sonunu kendi eliyle yavaş yavaş hazırlar.
İktidarın bahanesi çok. Bunların arkasına sığındıkça zafiyetlerini ortaya koyar. Güçsüzlüğünü, güvenirliğini… Bu kadar insan belediyeyi bir umut kapısı, hizmet yeri, dayanak olarak görürken iki günde bir çıkıp kurumun başındaki ismin borçlar veya imkansızlıklardan söz etmesi yanlış. Ne kadar imkan varsa o kadar hizmet yapılır. Bu da daha fazla mesele edilmez. Biz de biliriz ki, güç buna yetmiş yine de bir şey yapılmış.
Silivri geçmişten bugüne önemli zenginliği barındırıyor içinde. Çok sayıda medeniyetin izlerini günümüze kadar taşırken, tarihimizin duvarları farklı kültürler ile örüldü. Birbirimize, farklılıklara ister siyaset ister sosyal yaşamdakilere hoşgörü ile yaklaşımımızı yitirmeyelim.
Emniyet Müdürümüz Tahsin Fidan’ın tespitine katılmamak mümkün değil. Cennet gibi bir yerde yaşıyoruz farkında olmadan, olamadan. Bunun ne içinde yaşayan bizler gerektiği ölçüde değerlendirebiliyoruz ne de yönetimlerimiz…
Zamanı geri çevirmek mümkün değil. Geçmişte yapılmadı diye, geleceğimizi de harcamayalım.
Hangi siyasi partiye destek verirseniz verin veya hangi sivil toplum kuruluşu aracılığı ile toplumda yerinizi ifade ederseniz edin, kişisel çekişmeler, rekabetlerden sıyrılarak Silivri’yi daha güzel, zengin ve mutlu yapmak önceliğimiz olsun. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

KANATLARI KESİLMİŞ
DEMOKRASİ KUŞU
Bilirsiniz ama inanmak istemezsiniz. Görürsünüz ama parçaları birleştirdikten sonra ortaya çıkacak manzarayı görmek ağır gelir. Can sıkıcı konuları olabildiğince ertelersiniz, nefes alabilmek için, kendiliğinden çözülür umuduyla. Albay Erdal Sarızeybek, terörü ateş olarak değerlendirirken, “Herkesi yakar” diyor. Siyasete akıl sır erdirmek mümkün değil. Kuralları her gün yeniden yazılan, kazanmak, istediğini almak için inanılmaz tavizlerin hırsın etkisinde verildiği bir süreç. Yapı büyüdükçe yönetim dediğimiz olgu çok daha kompleks bir hal alıyor. Gücünüz yetmiyor, yetişmiyor… Daha çok güce sahip olsanız, başaracağınız düşüncesiyle hırs yapıyorsunuz. Elinizdekini de bu arada kaybetmemek için uğraş içerisindesiniz. Ben şahsen yapamam ama birilerinin de yapması gerektiği ortada. Sadece yapması değil, doğru yapması şartı da var. Bir doktor hata nedeniyle ameliyat masasında bir kişiyi bırakırken, bir devlet liderinin hatası, kararı milyonlarca insanın yaşantısını alt üst edecek nitelikte.
Nasıl olacak bilmiyorum, buna ilişkin öneriler ve değerlendirmeleri herkes mutlaka kendi bakış açısı ve inançları doğrultusunda yapıyordur ama yaşadığımız süreç iyiye gitmiyor. Sadece siyaset değil her anlamda...
ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın vurguladığı gibi biz krizlere, işsizliğe, borçlara alıştık ama adaletsiz bir düzene gidişat gerçekten umutların tükendiği nokta olur. İktidar ve hatta tek başınıza olmanız bile bu kadarını yapmaya size hak tanımaz. Demokrasinin kanatlarına tutunmuş iktidara uçarak gelenler, kendilerini zirveye taşıyan aracın aşağı indirmemesi için bu kez kanatlarını kesmeye kalkıyor. Kanatlar olmadan demokrasi sizi çıkarttığı yerden aşağı uçuramaz mantığı saçma. Otomatikman yere çakılacaksınız zaten. Kanatları kesilmiş bir kuşu havada tutma absürtlüğüne girişmenin alemi yok. Geldiğiniz gibi gidin.
Bağımsız yargı, düşünce özgürlüğü, demokrasi, akan kanların durması, suçların cezasız kalmaması gerekir.
İktidarımız bunları sağlıyor mu? Herkes kendi cevabını versin. Ben verdim… 

YORUM YAP