Adil Sirkecioğlu

KONUŞUNCA NETLEŞİYOR

Silivri'ye yapılan zulüm tüm hızıyla devam ediyor. Artan nüfus ve sıcaklarla birlikte yoğun bakımlık günlerimiz hızla yaklaşıyor. Bunca eziyet ve işkenceye rağmen güzel gelişmelere de tanık olmakla mutlu olabiliyoruz. Mübarek Ramazan ayı münasebetiyle kendimi hoşgörü denizinde bulmuş gibiyim.
İftar programlarının muhafazakar kesimin tekelinden çıkmış olması çok iyi. Artık hiç kimse iftarlara karşı çıkmıyor. Oruç tutan-tutmayan iftar sofralarında bir araya geliyor, kaynaşıyor. İftarlar dini vecibe işlevinden daha fazla sosyal barışa hizmet eder oldu. Bütün işyerlerinin eleman aradığı bölgemizde, şükürler olsun ki aç kalmaktan korktuğu için oruç tutamayan insanımız yoktur. Eminim ki bir kişi istesin Ramazan boyunca iftar yapacak topluluk bulacaktır. Her gidilen yerde buyur edilecek, “Oruçlu musun?” diye sorulmayacaktır.
Laikliği ateistlik kabul edenlerin bile iftarlara saygı gösterdiğine şahit olmak büyük mutluluk. “İsraf var” ve “oturma düzeninde sınıf ayrımı yapılıyor” eleştirilerine ne kadar hak versem de o konulardaki hızlı düzelmeyi belirtmeliyim. Her şey dahil tatil köylerindeki israfı görmezden gelip, iftar sofralarındaki iki dilim ekmeği mevzu edenler; kurban bayramında ağıt yakıp, kasap dükkanı önünden geçerken saygıyla önünü ilikleyenler gibi! Her neyse zaman gelecek onlar da toplumun geneline ayak uydurmak zorunda kalacaklar. Azalsa da aykırı sesin varlığında büyük fayda olduğunu bilmeliyiz.

Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur sözüne hak veriyor, şapka çıkarıyorum. Yaradılışımızın kurallarına karşı çıkacak değilim ama gözündeki at gözlüğünü çıkaramayanlara isyan ediyorum. Karşısındakine ve karşı düşünceye zarar verebilmek adına okuyucusunu da kendini de aptal yapanları anlayamıyorum. Dört yıl önce gezi kalkışmasıyla başlayan ve hala sonlandırılamayan hainlikleri kamufle etmeye çalışanları ibretle izliyoruz. Ağaç bahanesiyle bütün büyük projelere karşı çıkılmış kışkırtmaya övgüler düzmek akıllı insan işi değil. Art düşüncenin veya bunamanın dışa vurumu olabilir ancak.

Geçtiğimiz hafta içinden Sarten, Özyaşar ve SİAD iftarlarına katılabildim. SİAD iftarları bütün olumsuz yaklaşımlara rağmen, her sene daha çok katılımla sürüyor. Bu gidişle ya sonlandırmak ya da tüm Silivri'yi davet etmek zorunda kalacaklar. Sanayicilerimizin çalışanlarıyla birlikle iftar yapmalarında sayısız fayda var. Sarten'de Sarıbekir'in sıraya girip yemeğini alması, hiçbir sosyal ayrım yapmadan çalışanlarının arasında oturması diğer fabrika sahiplerine örnek olmalı. Yapanlar var da ben bilmiyorsam haklılarını helal etsinler. Tebrik ediyor, saygılar sunuyorum.

Silivri Devlet Hastanesi'nde doğumla ilgili sıkıntıları dile getirmeye çalıştığım yazıdan sonra Başhekim Sadık Balcı'dan davet aldım. Ön yargılarımdan kurtulabilmek adına patronumdan yardım istedim, onun da katılması faydalı oldu. Sevginar'ın haber ve yorumunu okudunuz. Benim fazla bir şey ekleyecek sözüm yok. Davulun sesi uzaktan hoş gelir durumuna düşmenin mahcubiyetini yaşıyorum. Balcı'yla eskiden tanışırız ama bugün karşıma hastanesine, doktoruna, çalışanlarına ve Silivri'ye sahip çıkan bir başhekim olarak çıktı. Gurur duydum, memnun oldum. Kutluyor, Allah yardımcın olsun diyorum. 1250 metre kare yer kazandım derken, aynı zamanda hastanın hakkını gasp ettiğini itiraf ediyor. Acil yeniden düzenleniyor, ilaveler yapılıyor. Doktorun görev yaptığı bölgede oturma mecburiyeti Danıştay'dan dönmüş. Muhtar bile köyünde oturmazken, doktora yüklenmek insafsızlık diye düşündüm.
Bölgemizin deprem korkusu devam ederken ek binalarla çözüm aramak yerine; planlarda sağlık alanı olarak işaretlenen otuz dönümlük alana yeni hastane yapılması geleceğimiz açısından önemli. Eskisinden sonra gözümüzde büyüttüğümüz hastanemizin sekiz yılda yetersiz kalması bize ışık olmalı. Bugün ismini bile anmak istemediğim eski belediye başkanının sempatikliğiyle kazandığımız hastanemize sahip çıkmalıyız. Birilerinin zulüm niyetinin sağlık alanına da sıçraması vicdanlarda derin yaralar açacaktır.
Eleştirmek isterken, kendimi eleştirir duruma gelmek memnuniyet verici olmasa da kabullenmek zorundayım. Keşke hepimiz işimizi başhekim kadar yapabilsek. Kendine güvenen konuşma yolunu seçiyor, suçlamaları rahatlıkla göğüsleyebiliyor. Hepimiz aynı olgunluğa ulaşabilsek, ilişkiler daha bir netleşecek ve güzelleşecek. Her kızdığım için imza toplarsam, gün gelir imza atacak adam bulamam!!!

Hastaneden önce eğitim konusundaki sıkıntıları yazmam isteniyordu. Öğrenciler üstünde olumsuz tesirim olmasın diye oralı olmadım. Dedikoduları sonlandırmak ilgili kurumun görevi olmalı. İki satır yazı çıkınca uzaklardan zıplayanlar, sahiplenenler yerine muhatapları açıklama yaparsa daha iyi olur. Çocuklarımızı emanet ettiklerimizin doktorlar kadar şeffaf olmaları mecburi. Yeni eğitim yılına soru işaretlerinden temizlenmiş bir eğitim camiasıyla girmeyi umut etmek hakkımız olmalı.
Önyargılarından kurtulamayanlardan olmayın, kendine güvenen, konuşan kalın.

YORUM YAP