Ali Gülcü

Bruce Willis modeli...

Televİzyon açık, haberler var. Spiker; "dolar yükseldi" deyince, berber koltuğuna oturmuş, genç olmasına rağmen saçları kırarmış delikanlı; "bu daha başlangıç" dedi… "Her şeyi hak ediyorlar…"
Yolun, kendime yorum yapmayı yasakladığım üç konu başlığından (Din, Siyaset, Futbol) birine çıkacağını sezdiğim için soramadım;
Bu neyin başlangıcı?
Kim, her şeyi hak ediyor?
Kitap kapağı açmamış, yarım yamalak savundukları fikirleri, bilmem hangi gazetenin köşe yazarına, bilmem hangi televizyon yorumcusuna, bilmem hangi siyasetçiye, bilmem hangi hocaya ait, kendilerini büyük, kendine benzetemediklerini hakir gören zihniyete sahip insanların bulunduğu ortamlar içimi daraltıyor, daha o saniye kaçıp kurtulmak istiyorum da suratım köpüklü…
Berber soruyor;
"Hangi partiye oy attın ağbi?"
"Erken seçim olur mu ağbi?"    
Susuyorum…
Sana be kardeşim diyorum içimden, hangi partiye oy attımsa attım, erken seçim olsa gider tekrar oy kullanırım…Gayrısından bana ne yahu, ben garip bir çingeneyim neme lazım gümüş zurna…
Cevap alamayınca küsüyor berber, canım sıkılsın istiyor…
"Ali ağbi saçların dökülüyor!"
"Dökülsün Bruce Willis modeli yaparız o zaman."
&&&
"Bilmiyorum."
"Fikrim yok."
"Daha önce bu konuyu hiç düşünmedim"
"İlgilenmiyorum" demek küçük düşürücü bir şey değil yahu, toplumun, etrafınızda yaşayan insanların, ailenizin ve de sevdiklerinizin, sizden her konu hakkında bilgi sahibi olmanızı beklediklerini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp!
Öğrenmek, bildiğini düşündüğünüz birine sormak değildir, bilgi her yerde.
Tabi etrafınızda danışacağınız, fikrini soracağınız, tecrübesine güvendiğiniz insanlar da olacak…
&&&
Neyse yahu!
Ne diyordum?
Geçenlerde aklımıza esti, bir akşamüzeri yakın bir göle balığa gittik.
Tahta bir tabelaya "Göle girmek ve avlanmak yasaktır" yazmış bırakmışlar…
Bir minibüsün gölgesine sığınmış, tükettiklerinin etkisi ile hayal ve gerçek arasına sıkışmış gibi kısık, kırmızı, dipsiz gözlerle bakan, göbekli arkadaşların yanına yaklaştım;
"Avlanmak derken kara avcılığı mı?"
"Cık, balık herhalde…"
"Kırk yılın başında geldik yahu, gelip keyfimizi kaçırmasınlar?"
" Yeni koymuşlar tabelayı, biz de tedirgin olduk, daha dün yoktu, az önce giden bir arkadaş söyledi; çocuk boğulmuş, ondan besbelli…"
Dudak büküp ayrılıyorum yanlarından, canım da sıkılıyor…Bizim çocuklara " kalalım mı gidelim mi" diye soruyorum; " kalalım" diyorlar…
Oltayı atar atmaz, o kırmızıda geçen adamın ruh hali yapışıyor üzerime…
Ya biri gelir; "tabelayı görmüyor musunuz? Okuma yazmanız yok mu?" dese.
"Şu kadar cezası var, verin bakalım oltaları" dese…
İki tane kel sazan yakalayacağım diye…
Zaman geçiyor, kulağım gözüm yolda, şimdi bir araba gelecek, gölü sahiplenmiş, yasağı koymuş insanlar inecek, en kabadayı halleri ve suçüstü yakalamanın zevki ile karşımıza dikilecekler…
Ne diyeceğim yahu?
Öyle zamanlarda beceremiyorum da ben bu işleri…Reçel kavanozunu kırmış, kiraz ağacında yakalanmış bir çocuğun suçluluk duygusu ile verilecek cezaya razı, önüme bakacağım…
Gazeteye çıkmak da var!
Balık yakalamanın yasak olduğu gölde yaşını başını almış adamlar suç aletleri ile birlikte yakalandı…Kovalarından hiç balık çıkmamasına rağmen suçlarını kabul eden gafiller susma haklarını kullandılar üzerine gazeteciler fotoğraf çekerken, yüzlerini kapattılar… Sarışın,  berberine göre saçları önden dökülmeye başlamış, azıcık göbekli olan; "pişmanım gayrı Bruce Willis tıraşı yaptıracağım" dedi
Olur mu?
Olur…

YORUM YAP