Sevginar Sali

Teşekkür


Bu hafta da yaptığı hata, gittiği yolun yanlışlığını kabul etmek yerine "Yandaş medya sayılmamak" adına belediyeye karşı yazı yazdığım argümanlarına sarılanlara bir geçmiş olsun da buradan çakalım!

25 Aralık gibi "Yerel seçim fatihlerinin, kongre hezimeti" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bugün yaşananları olduğu gibi özetleyen, elektroşok etkisi yarattığı kadar önlem ve harekete sebep olmadığı anlaşılan.
15 Ocak'ta da kongre öncesi yaptığımız son değerlendirmeyi "Uyumda bulamadığınız verimi zıtlıklarda arayacaksınız" kelamlarını bize ezberleten Işıklar'a selam olsun!" şeklinde noktaladık.

Ben, AKP'nin 29 Mart'ta CHP'ye Silivri'de iktidar şansı tanımayacağını ve bunu sağlamak için elinde tüm imkanların bulunduğunu düşündüm.
Aynı şekilde 17 Ocak'ta yerel iktidarımızın, tam bir gövde gösterisiyle Selami Değirmenci'nin karşısına çıkarttığı Erdoğan Ataç'ın seçilmemesi için pek nedeni yoktu. Ne yazık ki seçilmesi için de. Ama yerel iktidar imkânları bu boşluğu telafi eder diye düşündüm. Onlar delegeleri ikna etmek yerine kandırmayı, gönlünü almak yerine satın almanın, güzellikle elde bir şeyi elde etmek yerine baskı uygulamış anlaşılan.
 
Abdullah Yıldırım, ardından Muharrem Aydoğan'ın ilçe başkanlığında belirlenen delegelerin neye göre seçilmiş olabileceğini düşünerek, Değirmenci'nin seçilme şansı bana göre çok zayıftı. Mucizeye kalmıştı! Aynı CHP'nin, 29 Mart seçimi gibi. Değirmenci, bana göre CHP’nin yeni mucizeler yaratan kahramanı oldu!

Anormal şekilde kongre akşam saat 21.00'lere kadar uzayınca, boş boş beklemekten sıkıldıktan sonra Ataç'ın kazandığı yönünde bir haber taslağı hazırlayayım dedim. Ve hazırladım da… "Dereyi görmeden paça sıvanmaz" atasözümüzü ne zaman göz ardı etsem hep yaptığım iş boşa gitmiştir. İçimden de geçirdim "İnşallah Değirmenci kazanır da ben bu haberi tekrar yazmak zorunda kalırım" diye.
Kongreye katılmadım. Ama konuşmaları çözüm için dinlerken, Değirmenci'nin "Arkadaşlar neden bana yaşama şansı tanımıyorsunuz?" sözüyle taçlanan duygusallık sonrasında CHP'nin delegesi olsam o kalabalığı yara yara gider kendisine oy verirdim. Yaptığı tüm saçmalıklar, çirkinlikler kar tanesi gibi gözümde eriyiverdi. Ona ‘kötü’ diyenlerin ne kadar ‘iyi’ olduğunu gördükten sonra... Yine aynı sevimsizlikleri yapacağını bilsem de o kongrede destek verirdim.  Değirmenci tekrar, yeni yanlışlar yapsın diye değil tabi, ama karşısında duran insanların ondan daha saçma sapan işleri daha önemli mevkilerde yapmalarına tepkimi ortaya koymak için.
Delegeler de öyle yaptı anlaşılan, süslü ve havalı iktidar temsilcilerinin burnunu sürttürmek adına damardan bir giriş yapan halk çocuğunu ne pahasına olursa olsun bağrına bastı.
Burada bir parantez açalım Değirmenci, 15 yıllık iktidarı boyunca halktan kopmayarak belki çok nefret kazandı ama 'bizden biri' olduğu duygusunu yitirtmedi. Nefreti de sevgisi de yüz yüze yaşandı.

Değirmenci'ye tüm imkanlarıyla saldıranlara teşekkür etme noktasındayım şimdi bir vatandaş olarak. Değirmenci'ye mantık değil duygular kazandırdı. Kendisine duyulan sevgi, karşısındakilere duyulan tepki. İşte bu yüzden o duygusal konuşması delegelerin gönlüne rahatça süzülüp, istenen sonucu doğurdu. İktidar temsilcileri saldırdıkça, delegeler mağdurdan yana çıkarak Değirmenci'ye kalkan oldular. Selami Değirmenci bu mücadelesinden de yenik çıkarsa kendine gelemez diye, itiraf etmeliyim, çok üzülecektim. Kazanınca üzülmeme gerek kalmadı. Kaybedenler, iktidarın kollarında teselli olacak çok şey bulur nasıl olsa.
Halka tepeden bakan yerel iktidarın, aynı kişilik özelliğindeki adayı onay görmedi.
Bu yeterli bir gösterge olsa gerek. Yerel yönetimin 10 aylık görev sürecine de halkın, kendi parti tabanınızın bakış açısı aynı. O zafer sarhoşluğu ile büründüğünüz "Büyük dağları tanrı, küçükleri biz yarattık" gidişi gidiş değil. Kendi tabanınız bile bunu 10 ayın sonunda söylüyorsa gerçekten kulak vermelisiniz.
Değirmenci'nin kaybetmemesini sağladığınız, beni haksız çıkarmadığınız için teşekkürler! Bu teşekkür de sahibini bulamaz muhtemelen ama bu kafayla siz de umduğunuz hiç bir şeyi bulamayacaksınız!

Yerel iktidarı kongre süreci üzerinden eleştirirken, yaptığı doğru çalışmaların varlığını göz ardı ediyormuşuz izlenimine kapıldım. Kuşkusuz, yapılan çok yararlı çalışmalar, hazırlıklar da vardır. Ama epey bir açıkta kalan halkla iletişim alanı söz konusu olduğu sürece, bu alanı toparlamadığınız müddetçe ağzınızla kuş tutsanız yaptığınız işlerin kıymeti olmaz.
Işıklar, inadını ekibindeki insanların eksikliklerini görmemek için kullanıp kendi ayağına kurşun sıkmayı sürdürmek yerine sıkıntıların giderilmesine odaklanmalı. Yerel iktidar Silivri'ye uzay üstü de kazandırsa halk ve örgütle ilişkilerini düzeltmediği sürece, güme gider. Yazık değil mi size!?
Ha bu arada Halkla İlişkiler derken, bunu belediyenin bir birimine indirgeyerek söylemiyorum. Yerel yönetimin her kademesi, her bir personeli bu iletişimden sorumlu. Tepeden, tırnağa kadar belediye kapısından girmenize gerek yok bu ilişki için, belediye Silivri'de yaşayan her insanın kapısından bir şekilde girmeli. Girmeli ve yapılan ile yapılamayanları anlatmalı. Akla hitap etmeli, gönlüne girmeli…

YORUM YAP