Nagihan Şanlı

Sen neye tutunuyorsun sahi?

Ne çok şeyi sahiplendik şu hayatta, ne çok şeye benim dedik.

Taştan evlere, tenekeden arabalara, ağaçlara, hayvanlara… Hatta insanlara…
Asıl sahibini unutarak benim dedik. Daha ‘Ben'in ne olduğunu idrak edemeden.

Senin olan, senin kontrolünde olmalı değil mi?
Daha gözüne hükmedemiyorken gözün dahi senin değilken, gözüm dediğin insanlar…
Kalbine hükmedemiyorken, Kalbim dediğin insanlar…

Neden illa bir sahip olma çabası?
Sahip olduğumuzu sandığımız her şeyin, aslında bize sahip olduğunu anladığımızda artık fark etmeye başlarız.
Paraya sahip olayım derken, para sana sahip olmuş.
Makama sahip olayım derken, makam sana sahip olmuş. Mesele sahip olmak değildi oysa. Biz kullanıcısı olduğunu unutur sahip olma çabasına girersek, sahip olunan oluruz.

Kontrol, sahip olanındır.
Aldığın nefesi dahi geri veriyorsun.
Vermezsen içinde yük olur, ağırlaşır, boğulursun.
Yediklerini, içtiklerini bile bırakmadığında birikir, şişer, patlarsın.

O zaman bırakmak gerek, yük olan her şeyi.
İçimizde tuttuğumuz bize ağır gelen herkesi.
Omuzlarımızın üstünde oturttuğumuz her şeyi.
Bacaklarımıza dolanan ilerlememize engel olan herkesi.

Bırakmak lazım;
Kendine güvenmemeyi,
Ben yapamam demeyi,
Zor olur inancını,
Mükemmel olma çabasını,
Başkaları için başarmayı,
Başkaları için yaşamayı,
Sadece benim bildiğim doğru demeyi,

Bırakmak lazım;
Belki lazım olur diye sakladığımız eşyaları.
Atmaya kıyamadığımız, yırtılmış, solmuş, hizmeti bitmiş kıyafetleri,
Tarihi geçmiş malzemeleri,
Bırakmak lazım; özenle aldığımız mumları yakmamayı,
Başkaları için duyduğumuz saygınlığı kendimiz için duymamayı,
İstemediğimiz şeyi, sırf başkaları istiyor diye yapmayı,
Değersiz hissettiğimiz yerde ısrarla durmayı,
Zorunda hissetmeyi,
Mecburiyetleri,
Kendimizi kandırmayı,
Kendimizden kaçmayı,

Bırakmak lazım;
Anlaşılma çabasını,
Onaylanma ihtiyacını,
Bir kurtarıcı beklemeyi,
Kurban rolünü oynamayı,

Bırakmak lazım; hiç ölmeyecek gibi yaşamayı,
Her şeye sahip olma isteğini,

Bırakamıyorsak tutunuyoruz demektir.
Tutunduklarımız bizi ileri taşımıyor, bizi acıtıyorsa,
hayatı kolaylaştırmıyor aksine zorlaştırıyorsa,
tutunduklarımızı da bir gözden geçirmek gerekir.

Ama nasıl?
İnsan, ilk tutunmayı anne karnında öğreniyor, göbek bağıyla hayata,
Sonra, kalp bağı ile sevdiklerine,
Güvenli bağlanmayla, birlikteliklerine,
Aklıyla, ilime bağlanıyor.
Ruhuyla, her daim Allaha bağlı,

Zamanla kalp ile bağımız azalınca,
Ruh ile bağımız azalınca,
Dışarı olan bağlılıklar, bağımlılıklara dönüşünce,
Biz sadece dışarıya bağlanan varlıklara dönüşüyoruz.
Sadece dışarıya tutunuyoruz.
Onlar olmadan yaşayamayız gibi bir girdaba sokuyoruz kendimizi.
Zamanla tutunduğumuz şeyler, ya batıyor ya can yakıyor ya da kopuyor.
Oysa ki olması gereken içeriden dışarıya sağlıklı ve güvenli bağlanma.

Bir şeyi en iyi bilen onu icat edendir.
En iyi tanıyan onu üretendir.
Ve sonra onu kullanandır.
Kendini ne kadar tanıyorsun?

Sahibin sen değilsen, sahibin Allah ise,
O'na bağlı, O'nun senin üzerindeki hükmüne bağlı yaşamak asıl özgürlük değil mi?
İşte o zaman, amacı doğrultusunda kullanmış oluyorsun Ruh -Zihin- Beden aracını.

Hem madem tutunmak diye bir şey var,
Madem tutunamadan yaşayamıyoruz
O halde neye tutunmak lazım?

Cevap Hak katından;
Lokman suresi 22 de derki;
Kim Allah'ın kendisini sürekli gördüğünün şuuru içinde,
İyi işler yaparak bütün varlığıyla Allah'a teslim olursa, hiç şüphesiz o,
kopması mümkün olmayan en sağlam bir kulpa tutunmuş olur.
Bütün işler neticede Allah'a varır ve nihâî hükmü dâimâ O verir.

Bizi tanıyan, bilen rabbimiz neye tutunmamız gerektiğine de bize ayetle bildiriyor..
Tutunup canımızı yakacakları da biliyor.
Tutunduğumuzda canımızın yanacağını da biliyor,
Neye tutunmamız gerektiğini de.

O halde Tutunmak lazım;
Kur'an'ın sağlam kulpuna,
Külli Akla,
Hâkiki Aşka,
Tevhide,
Teslimiyete,

Tutunmak lazım;
rızka değil Rızkı verene,
Yaratılmış olana değil Yaradana,
Geçici olana değil Sonsuz olana,
Maddeye değil manaya,

Tohum, toprağa tutundu ağaç oldu meyve verdi.
İnsan ana rahminde hayata tutundu, can buldu, Hakka muhatap oldu, insanlığın en yüce mertebesine erişti.

‘'Hepiniz birden Allah'ın ipine yani Allah'ın kitabına sımsıkı sarılın,
sakın ayrılıp bölünerek kitap bir yerde siz bir yerde olmayın.
Allah'ın size verdiği nimetlerini hatırlayın.
Doğru yolu bulasınız diye, Allah ayetlerini böylece açıklar'' Ali İmran 103

Bir sonraki yazıya kadar (Kendinizi görmek için) Tutunduklarınıza iyi bakın ;)

YORUM YAP