Sevginar Sali

Seçimler ve sonuçları...

Bayramdı, seyrandı derken yine döndük rutin gündemimize… Aslında iktidar ve üstünlük ‘savaşlarının' hiçbir an bile eksik olmadığı hayatlarımızdan şikayet etmeye hakkımız yok. Pek ala ücra bir köyde, kendi halinde dört duvar arasında da yaşayabiliriz. Ama bizler büyük şehrin eteklerinde geçim ve iktidar mücadelesi içinde yoğrulmayı çoktan seçmişiz ve bu tercihimizde ısrarlıyız. Başka alternatifler her zaman vardır. Yaşadığımız hayatlar ise tamamıyla bizim seçtiklerimiz.
Bayramı sessiz sakin atlattık da 29 Ekim'in vaat ettiği hareket bağıra bağıra geldi. Başbakan ülke kontrolü konusunda ne kadar ileri gittiğini göremez duruma gelirken vatandaşlara neyi, nasıl düşünmeleri, nasıl hareket etmeleri gerektiğini söyleme, karar verme yetkisine sahip olduğunu düşünüyor. İktidar kendini o kadar güçlü ve üstün görüyor ki ne hatalarını kabul ediyor ne de kendine ait olmayan bir düşüncenin doğruluğunu… Başbakan izin verdiği ölçüde bizim 29 Ekim'i kutlayıp, kutlayamayacağımızı kanıtlamaya çalışırken ne kahramanlar yaratıyor, güçlü mücadelelere ilham veriyor farkında değil… İnsanlar sahip oldukları haklar ellerinden alınmaya kalkışılınca onlara çok daha güçlü sahip çıkmaya başlar. Ve o cumhuriyet ki, bugünkü iktidarı demokrasisiyle belirleyici konuma getirdi… Bindiğiniz dalı kesme konusundaki ısrarınızı anlamak mümkün değil, belki de bırakmak gerekir kesin…
***
Neyse dönelim Silivri'ye… Ak Parti Milletvekili Gülay Dalyan… Çok heyecanlı, atak ve baskın. Bu özelliklerden biri bile abartıldığında kendisini sevimsiz, itici kılmaya yeterli. Bir yanı çok bizden biri olmayı zorlayan, bir yanı sanki bizi ezmeye çalışan… Silivri'nin yabancıları ne kadar zor kabul ettiğini Çorlu'dan bilmesi gerekir aslında. Bizden daha fenalar bu konuda… Bildiği için belki koşullarını inatla zorluyor… Art niyetlilerinden vazgeçtim, iyi niyetle yaklaşımları bile ters tepiyor… Yer yer kasıtlı yaptığını düşünüyorsunuz, yer yer bilinçsiz ve art niyetsiz… Tanımlanması güç bir kadın… Vekillik konusu daha da karmaşık…
Işıklar'ı biz kendi aramızda yerlerin dibine de sokarız, göklere de çıkartırız ama bir başkası kolundan tutunca pür dikkat kesiliriz. Çünkü o ‘bizim'… Biz seçtik sadece biz kötü davranabiliriz, ters hareketler bir ‘yabancı'dan gelince hemen sahipleniriz, koruruz… Bize lazım çünkü… Kendinden bile iyi korur, kollarız…
Bu tezimi desteklemek için MHP'nin davranışını kanıt göstermem de yeterli olur sanıyorum. CHP'den çıt çıkmazken, MHP'nin savunma atağı belki biraz aceleci, tam düşünülmemiş ama içten; "Karakaş çözsün bu sorunu Başkanımıza bu hoş olmayan davranışlar son bulsun” diyorlar. Karakaş'a yönelik sert tepkilerden eser kalmamasının nedeni son nezaket ziyareti olabilir mi diye düşündürüyor...
Dalyan'ın yaptıklarını bu kadar etkili kılan yöne de bakalım; Işıklar'ın kaprisli, aşırı alıngan tutumlarını görmezden gelmek mümkün mü? Bence değil. Kendisiyle barışamama sebebi ne Dalyan ne de Ak Parti değil hepimiz biliyoruz. Moralini bozmak o kadar kolay ki bu konudaki zaafı artık tescillendi diyebiliriz. Canını sıkmak isteyen bunu nasıl başaracağının bin yolunu bulabilir; Çünkü kumdan kaleleri, camdan bir kalbi var. Ele verdiği ve kırılınca küstüğü… Mutsuz olmayı çok iyi başarması bu halini seviyor diye düşündürüyor. Asık yüzünün kendisine ciddiyet verdiğini, bunun onu çok akıllı gösterdiğini düşünüyor sanırsınız. Aslında en az ciddiyetinden ve zekasından kuşku duyuldu bugüne kadar… Işıklar iktidar temsilcisi olduktan sonra ne gördü, ne öğrendi ondan daha iyi bilmek mümkün değil ama bundan sonra gözlerini dört açması lazım. Yeniden ekibinde yer almak için düzülen methiyeler en yakınından yükselecek ama taşlar da uzaktan gelmez. Halk duyurmak için sesini yükseltmeye ihtiyaç duymamalı, fısıldayarak derdini anlatacak, paylaşacak kadar yakınında bulmalı seçtiklerini ve onlara liderlik etmesi için belirleneni…
Işıklar, hayatı ve gündemindekileri ciddi bir arınmadan geçirerek, sadece aklındaki ve yüreğindekiler ile halkın içine karışmalı… Bir yıl içinde seçmenin yüreğine girdi girdi, gözle görünenin manzarası çok çabuk değişir… Giremezse ne mi olur? Koltuğunu belki korur, ama başkanlığı havada kalır! Işıklar'ın halkla iletişim konusunda kat ettiği mesafeyi görmemek, kabul etmemek acımasızlık olur. Tabi ki kabuklarını kırdı ama halk her daim daha fazlasını bekler, ister, sahip olduğuyla yetinmez!
Dalyan'ın, Ak Parti'nin ve hatta rakiplerinin yaptıklarının peşine takılıp enerjisini boşa harcayan Işıklar'ın yüzü mümkün değil gülmez. Ama yarattıkları, yaptıkları ve başardıklarıyla kendini ispat edebilir… Başkaları size onlarla ilgilendiğiniz ölçüde zarar veya yarar sağlar unutmayın! Ucuz zaferler ektiğiniz topraklarda ancak büyük hayal kırıklıkları yetişir.

YORUM YAP