Nagihan Şanlı

“İçim dışım bir”mi acaba?

Köşe konusu ne yazsam diye düşünürken telefonum çaldı, arayan kızım.
- “Okulun ilk resmi günü ve okul aşırı kalabalık, içeri gidesim yok. Kalabalık beni huzursuz etti. Ne yapmalıyım?''
Konuşmamızdan sonra kızım motive olmuş, mutlu bir şekilde okulundan içeri girdi ve telefonu kapattık. Ben de bunu yazıya almaya karar verdim.
Ve evet dedim hepimizin derdi bu.
Ya büsbütün içimize dönüyor dışarıyı unutuyoruz ya dışarıya dönüp içimizi unutuyoruz.
Ne zaman içimiz dışımız dengede olacak o zaman huzura ermiş olacağız.
Dengede olmak, ayağın birinin tahterevallinin bir ucunda, diğeri diğer ucunda, beden ise ortada olmak gibidir.
Bunu kalp-zihin-beden olarak ele alırsak eğer; kalp bizim içimiz ve bir ayağımız, zihin bizim dışımız ve bir ayağımız, bedenimiz de ikisini birleştiren denge unsurumuz.
Hepsini bir arada tutan ise ruhumuz.
İçi dışı bir olmak demek; aklınla kalbinin uyum içinde ikisinin de mutmain olmasıdır.
Ancak bu dengeyi kurabilmek için önce iki tarafı da iyisiyle kötüsüyle deneyimlemek gerekecek.
Hatta bazen biri baskın gelecek.
Evet, bir dönem önceliğimiz dışımız olacak.
Mücadele edeceğiz, var olma savaşı vereceğiz, görülmek isteyeceğiz, yer edinmeye çalışacağız.
Meslek, kariyer, aile, çocuk… keşfedeceğiz her bir yanımızı.
Dışa dönük olmanın nasıl bir duygu olduğunu bilecek kadar deneyimleyeceğiz.
Bazen yorulana kadar.
Bazen de ne yaparsak yapalım tatmin olmayana kadar.
Bir dönem de olacak içimizde yaşayacağız. Hatta o kadar ki dışarıyı göremeyecek kadar.
O içimizdeki beni bulana kadar.
Bize ait olmayan hislerden, duygulardan, düşüncelerden arınana kadar arayışımız içimizde olacak.
İçine dönmüş insanı kalabalıklar yorar. Etrafımızda olup bitenlerden habersiz kalmak isteyeceğiz sanki tek başınaymışız gibi koca dünyada.
Yeteri kadar içeri baktığında, dışarısının da sen olduğunu anlayacaksın sonra.
Çünkü gerçek sen sadece içeride aramayla bulunmayacak.
Sonra; dışarı baktığında gördüğün sen ile içeride baktığın seni bir etmek yani ikiyi bir etmek ile devam edecek yolculuğun. Ayna olacak sana kâinat, içini dışarıda seyrettiğin. Yüzleştikçe gerçeklerinle genişleyecek, seyrettikçe kendini seveceksin.
Evet, bazen aramaya, önce içeriye bakmayla başlıyor bazılarımız.
Herkes fıtratı üzere ve yolculuğu kendine.
Güzelliğimiz farklılığımız.
Güzelliğimiz farklılıklarımızın ayrılık değil bir oluşu.
İkiyi bir edince denge başlayacak hayatımızda.
Sen ben değil, biz olunca güzel olacak dünya.
Ama önce ben demeyi, sonra sen demeyi öğretecek hayat. Biz olmak; bir ve dengede olmaktır.
O vakte kadar, keşfetmek için kendine izin ver.
Korkma dışa dönmekten, kalabalıklardan, deneyimlemekten, başaramamaktan…
Risk almaktan korkma, hayatı izleyerek yaşayamazsın.
Ancak deneyimleyerek keşfedebilirsin kendini.
Yeteneklerini keşfetmek için deneyimle.
Korkma içine dönmekten, kendinin gölge yanlarıyla karşılaşmaktan, görüp doğru yönlendirmek seni güçlendirecek.
Bir şeyi yok saymakla yok edemezsin.
Korkma içine bakmaktan.
Ve unutma hayat bir devinim, gece-gündüz, yaz-kış hiç bir hal kalıcı değil. Halden hale, nefesten nefese geçiyor yaşam. Bak az önceki nefesin geçti bile.
Devam et sende kalma önceki nefesinde, duygunda, düşüncende.
Tüm âlem sevgi ve merhamet üzerine yaratılmıştır.
Sende sev hem kendini hem bütün yaratılmışı.
Herkes ve her şey sevilmeye değer.
Bir kelebeğe dokunur gibi dokun insanların kalbine şefkat ve merhametle.
Ve bir insana bakar gibi bak aleme.
Bir niyet; içimi ve dışımı bir etmeye,
Kalp-zihin-beden dengede ruhun himayesinde yaşamaya niyet ediyorum.

YORUM YAP