Şahin Dirik

Amerika’nın İmamoğlu’su

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Türkiye'nin AB'ye giriş süreciyle ilgili yazımın tahminimden daha fazla ilgi çekmesi üzerine, uluslararası siyaset analizlerime devam edeyim dedim.
Bu kez de okyanusun öte yakasında, Amerika'da parlayan yeni bir yıldızın bizim “yerli ve milli” yıldızımızla arasındaki dikkat çekici paralelliklerine değineceğim.
Zamanın ruhu değişiyor, siyaset yeni bir dile, yeni bir yüz ifadesine, yeni bir yumuşak güce teslim oluyor. Bu dönüşümün iki ayrı kutbundan yükselen isimler: ZohranMamdani ve Ekrem İmamoğlu.
BİR GÜLÜMSEMENİN GÜCÜ
New York'un yeni belediye başkanı ZohranMamdani, yalnızca gençliğiyle değil, çok yönlülüğüyle, farklı kesimlere dokunabilme becerisiyle ve yüzünden eksik etmediği o içten gülümsemeyle yeni bir siyaset modelini temsil ediyor.
Mamdani'nin politik tarzı, yüksek sesle bağırmayan ama dinlendiğinde iz bırakacak bir tonda konuşuyor. O, karizmayı öfke yerine nezakette bulan, gücü tahakkümde değil, pozitif enerjide gören bir lider.
Bugün dünya, artık öfkeden değil, umuttan beslenen siyasetçilere ihtiyaç duyuyor. Mamdani tam da bu ihtiyacın vücut bulmuş hali. Onun sahnedeki varlığı, siyasetin klasik maskülen ve çatışmacı diline karşı zarif bir başkaldırı gibi.
İKİ ŞEHRİN HİKÂYESİ: NEW YORK VE İSTANBUL
ZohranMamdani ile Ekrem İmamoğlu arasındaki benzerlik, sadece yüz ifadelerinde değil; temsil ettikleri siyaset anlayışında da belirgin.
İki lider de karmaşık şehirlerin aynasında bir umut vaadi olarak yükseldi.
1. Gülümseyen siyaset: İmamoğlu'nun “her şey çok güzel olacak” sözüyle simgeleşen umudu, Mamdani'nin gülümseyen yüzünde yeniden hayat buluyor.
2. Kapsayıcılık: İmamoğlu İstanbul'un kutuplaşmış kimliklerini bir araya getirirken, Mamdani New York'un göçmen, siyah, Latin ve beyaz nüfusunu aynı cümlede buluşturabiliyor.
3. Yeni nesil siyaset: Her ikisi de “biz-onlar” dilini reddediyor; sosyal medya çağında insan odaklı, sahici bir iletişim kuruyor.
4. Şehrin ötesine geçen vizyon: Hem İstanbul hem New York onlar için yalnızca bir belediye değil, bir model; ülkenin geri kalanı için laboratuvar niteliğinde bir deney alanı.
5. Siyasetin insanlaşması: Her ikisi de yönetmekten çok dinlemeye, hükmetmekten çok anlamaya odaklanıyor.
6. Toplumsal yelpazenin tamamına hitap:Mamdani'nin hem Katoliklerle hem LGBT topluluğuyla iç içe yürüttüğü faaliyetler, birbirinden oldukça farklı hatta kimi zaman karşıt sayılabilecek kesimleri aynı çatı altında buluşturma becerisini gösteriyor. Bu yönüyle, İmamoğlu'nun muhafazakâr seçmenle seküler tabanı aynı masaya oturtabilen siyaset tarzını hatırlatıyor.
Mamdani ve İmamoğlu, farklı kıtalarda ama aynı çağın çocukları. İkisi de siyasetin geleceğini, öfkesiz bir cesaret ve yumuşak bir liderlik üzerinden yeniden tanımlıyor.
DİĞER UÇTA: TRUMP VE ERDOĞAN BENZERLİĞİ
Bir yanda Mamdani ve İmamoğlu'nun gülümseyen yüzleri; diğer yanda Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan'ın sert mimikleriyle şekillenen otoriter karizma.
İki farklı ülke, iki farklı rejim; ama aynı siyasi iklimin esintisi.
1. Kutuplaştırma siyaseti: Her ikisi de toplumu “biz” ve “onlar” diye ayırarak siyasal tabanını diri tutuyor.
2. Gerilimden beslenen siyaset: Kriz, onların siyaseti için bir yakıt. Sessizlik ve istikrar, özellikle bazı çevrelerce bu liderlerin kariyerleri için belki de bir tehdit olarak algılanıyor.
3. Kurumların aşındırılması: Yargıdan medyaya kadar denge mekanizmalarının zayıflatılması, her iki ülkede de benzer biçimde yaşandı.
4. Korku siyaseti: Trump için göçmen korkusu neyse, Erdoğan için “dış güçler” söylemi o.
5. Kurtarıcı figür imajı: Her ikisi de kendini “tek çare” olarak konumlandırıyor — bu da toplumsal bağımlılık yaratıyor.
6. Medyayı kişisel vitrin hâline getirme: Trump “fakenews” diyerek, Erdoğan ise “yandaş medya” inşa ederek, iletişimi kurumsal değil kişisel sadakate dayalı bir propaganda alanına dönüştürdü. Böylece kamuoyu değil, kitle psikolojisi yönetmeyi tercih ettiler.
Bu paralellik, sadece iki liderin karakterinde değil; modern popülizmin küresel formülünde gizli: korku, güç, karizma, kontrol ve manipülasyon.
MAMDANİ'NİN BEYAZ SARAY İHTİMALİ
Mamdani'nin yıldızı öyle parlıyor ki, 2028 ABD başkanlık seçimleri için adı şimdiden kulislerde dolaşıyor. Demokrat Parti'nin yaşlanan kadrosu, toplumsal çeşitliliği yansıtan, genç ve dinamik bir yüz arayışı içinde.
New York belediye başkanlığı, Amerikan siyasetinde daima bir sıçrama tahtası olmuştur. Mamdani, bu geleneğin en umut verici temsilcisi olarak görülüyor.
Eğer vaat ettiği sosyal adalet politikalarını hayata geçirebilir, New York'un karmaşık dengelerini sarsmadan ilerleyebilirse, Demokrat Parti'nin “yeni sesi” olması hiç de uzak bir ihtimal değil.
SONUÇ: ABD'NİN İMAMOĞLU'SU, YOKSA BAŞKA BİR HİKÂYE Mİ?
ZohranMamdani, sadece New York'un değil, dünya siyasetinin yeni yüzlerinden biri olmaya aday.
İmamoğlu gibi o da, siyasetin insanileşebileceğini, gücün nezakette, iknanın samimiyette, değişimin ise umutta gizli olduğunu hatırlatıyor.
Kimi siyasetçiler tarih yazmaya değil, zamanın tonunu değiştirmeye gelir. Mamdani'nin gülümsemesi, tam da bu ton değişiminin sembolü.
Ancak, hiçbir lideri romantize etmemek gerekir. Mamdani'nin geçmişte Mustafa Kemal Atatürk hakkında attığı bir tweet, onun karakterini özellikle Türk kamuoyu açısından tartışmaya açık hâle getirdi. Türkiye gibi modernleşme tarihini Atatürk'ün mirası üzerine inşa etmiş bir ülke için bu tür çıkışlar, doğal olarak bir tereddüt kaynağı olacaktır. Bu yüzden, Mamdani'nin parlak enerjisine rağmen, ona gözü kapalı güvenmek doğru olmaz.
Yine de gerçekçi bir analiz yapmak gerekirse: “Erdoğan'ın kankası” imajındaki bir isimdense demokrat bir liderin Beyaz Saray'da bulunması, Türkiye'nin çok daha fazla yararına olacaktır. Çünkü dünya, artık kavgayla değil, diyalog ve diplomasiyle yönetilen ilişkiler dönemine giriyor.
Belki bugün Mamdani, New York'un sokaklarında gülümseyen genç bir belediye başkanı.
Ama yarın, ABD'nin yönünü belirleyecek bir figür hâline geldiğinde, Türkiye'nin onu nasıl okuyacağı, duygudan çok akılla belirlenmeli.
Ve o gün geldiğinde, dünya siyaseti belki yeniden şu soruyu soracak:
“ABD, kendi İmamoğlu'sunu buldu mu — yoksa sadece başka bir rüzgâra mı kapıldı?”

 

YORUM YAP