Sevginar Sali

Ne yarışı?!

Herkeste bir yılsonu yorgunluğu, soğuk havanın verdiği bezginlik… İstisnalar kaideyi bozmaz tabi… 28 Ocak 2018'de gerçekleştirecek Silivri Birleşik Esnaf ve Sanatkârlar Odası seçiminde yarışacak tarafların azmi genel seçimleri bile geride bıraktı, yerel seçim havasında tüm hararetiyle sürüyor.
Yönetim iddiası mühim bir şey… Ortaya koyanın güçlü bir performans, dayanıklılık ve ciddi çaba ortaya koyması gerektiği aşikâr.
Üç bin üyelik seçim için sahaya bir aydan önce inmek yorucu, yıpratıcı, zorlayıcıdır…
Kamuoyunun ilgisini canlı tutmak, beklentileri artan bir düzeyde karşılamak gerek…
Nuray Koçer'i daha rahat görüyorum, Alparslan Çalış biraz daha gergin… Kişilik yapısı, karakter özelliği diyebilirsiniz… Mevcut başkan “Bir kere yaptım; yine yaparım”a dayanıyor. İlk seçildiğinde bugünkü durumunun epey de gerisindeydi doğruyu konuşmak gerekirse…
Çalış'ın özgüven eksikliğinin önemli bir kısmını oluşturduğu ekip ve desteğini aldığı kesimler yok etse de kişisel olarak taşıdığı bazı yüklerin, kimilerini kendinden başka kimsenin görmediği ama onun saplandığı engellerin yörüngesinden kurtulması gerektiğini düşünüyorum.
Yapmak istedikleri ile ilgili bir insan için en büyük engelin zihninde o konuyla ilgili yargı ve endişelerin oluşturduğu söylenir… Bence doğru…
Bir cam fanusa korumak için kapatılan insanı düşünün… Bunun esasen onu dış dünyadan kopardığını ve rahat hareket etmesini, nefes alıp vermesini güçleştirdiğini bilmeyecek ne var? Anlamak ve hatta bilmek de kolay da… kabullenmek ve değişmek işte bunlar güç olan.
Koçer'in sınır tanımayan samimiyet ve kaynaşma duygusu ile Çalış'ın her başınız veya elinizi uzattığınızda bir cama çaparmışçasına his uyandıran mesafeliliği…
Oda seçiminde bunlar mı yarışacak? Hayır… Ama beklenti ve seçenin gönlünden çıkacak karara etki edecek olanlar tam da bunlar…
“Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” demiş atalarımız ne de güzel hayatımızın felsefesini en basit ve yalın haliyle özetlemişler… Kalbe dokunmayan hiçbir hareket başarılı olamaz… Akıl itiraz etmek için sayısız gerekçe bulur ama kalbin emrine karşı koyamaz : )
İnsanların gönlünü kazanan koltuk kaybetse ne olur halk onu süresiz baş tacı eder… Süreli koltuğun böyle bir durumda ne manası kaldı!?
İyilik ve yararlı işlere niyet edenlerin ayağı taşa değmesin (bunu da yeni öğrendim : ) inşallah : ))

YORUM YAP