Sevginar Sali

İyimser haller

Yılların kadrolu karamsarı ben tuhaf bir şekilde iyi şeylerin olacağına inanıyorum, garip bir iyimserlik içerisindeyim…
“Bu kadarı da olmaz” diye diye ‘ne kadar' da işlerin fena şekilde sarpa saracağını gözlemleme fırsatı bulmakla kalmayıp, tecrübe de etmiş biri olarak niye yolunda gitmeyen şeylerin düzeleceğine dair hissiyata mani olamayıp, bunu bir de sizinle paylaşacak cesareti kendimde buluyorum bilmiyorum…
Bir insan yaşamında en çok ihtiyacı olan şeye tutunurmuş… En güçlü bağ onunla kurarmış… Yok bir yerde okumadım, şu anda aklıma gelen şeyleri size aktarıyorum… Yazıp çiziyorum böyle önünü, arkasını düşünmeden sonra bir gün geliyor “Şöyle yazmıştınız” diye önüme konuyor, ışığa tutulmuş tavşan gibi kalıyorum. İnsanlar ve olaylara ilişkin günlük değerlendirmeler o zamanın koşullarında yapılır. Koşullar değişir, insanlar değişir kimse yapılan değerlendirmelerin aynı kalacağına güvenmesin… Değişmeyen tek şey değişimdir… Ona direnmek yerine uyum sağlamalıyız…
Öğrendiğim birkaç şeyi sizinle paylaşmak için erken ve de şu an yeri, zamanı değil… Ama Silivri ile ilgili bugün bize ‘of' dedirten önemli konuların çözüme yaklaştığını en azından söyleyebilirim… Silivri'nin sahipsiz olmadığını, konularının takip altında izlendiğini görmek bana iyi geldi, size de moral olacağı inancını taşıyorum…
İnsan bir konuyu tecrübe etmeden yanlış mı, doğru mu olduğundan asla emin olamaz. Tecrübe ettikten sonra niteliği hususunda iyi bir hayat dersi de almış olur… Takdir edersiniz ki ders almadan, öğrenmek mümkün değil. Öğrenmeden gelişmek de keza aynı minvalde değerlendirilmeli…
“Kime ne diyor bu kadın yine?” sorusuyla buraya kadarki satırları okuyanlara ufak bir izahat vereyim; bazı konuları olayların sıcağı sıcağında gerçek kişiler üzerinden değerlendirmek çok zor oluyor… Ne söylerseniz söyleyin, bir taraf yeterince doğru anlamıyor… “Kızım sana söylüyorum; gelinim sen anla…” yaklaşımına başvurmak zorunda kalıyoruz…
Aslında çok şanslıyız ama bunu yeterince iyi yönetemiyor, değerlendiremiyoruz…
Sahip olduklarımızın kıymetini bilmemek gibi bir huyumuz var; toplumsal zafiyet, değerini anlamak için illa kaybedeceğiz…
Ortak bir değere sahibiz… Bireysel olarak sahip olduklarımızdan çok daha büyük ve kıymetli bir şey; Silivri… Kendinizin olana gözünüz gibi bakıyorsunuz ya Silivri'ye de öyle yaklaşın… Nasıl ki salonunuzda bir kırıntı gözünüze batıyorsa, Uğur Mumcu Meydanında bir çöp de öyle hissettirsin; alın olması gereken yere taşıyın… Evinizdeki eşyaları nasıl korursanız, Silivri'nin cadde ve sokaklarındaki kaldırımları, yollara, banklara, parklardaki aletlere de öyle yaklaşın… Evinizdeki çiçeğe gösterdiğiniz itinayı sokaktaki ağaca çok görmeyin… Evinizin iç güzelliğinin bir kıymeti kalmaz dış güzelliği ile değerini belirleyen şehre hoyratça davranıldıysa; BUNU ASLA UNUTMAYIN…

GÜNÜN SÖZÜ
"Hala anlayamadınız değil mi?
Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil!
Kavganın kazananı yoktur.
Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz.
Önemli olan kalp kırmamak.
Önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek.
Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktır.
Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek.
Böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız." Albert Einstein

YORUM YAP