Sevginar Sali

Herkes baktığı şeyde kendisini görür...

Aynı şeye bakıp da insanların nasıl bu denli farklı şeyler gördüğünü düşünürken mutlaka yakalamışsınızdır kendinizi… Bir davranışınızın sizin düşüncenizle yüzde yüz farklı şekilde yorumlandığında sakın hemen sebebini kendinizde aramaya kalkmayın... Çünkü burada oluşan yanlış anlaşılmanın sebebi mutlaka ve en önemli açıdan ‘baktığı şeyde kendisinde başka bir şey göremeyenlerde' saklıdır… Sizinle ilgili konuştuğunu zanneden kişinin söylemlerine iki dakika odaklansanız aslında size kendini tüm açıklığı ile anlattığını görmeniz kaçınılmaz…
Ve genelde en sert eleştirmenler, insanlara kolayca hakaret edenler, en çok eleştiriye ve hakarete uğrayan insanlarmış!
İnsan nereye bakarsa baksın; kendisini görür. Çünkü dünyayı algıladığı gözler o'na aittir, onun akıl ve bilinç süzgecinden bir başkasının daha üstün gelmesine olanak yoktur!
Bana soracak olursanız; kendimizle ilgili yapacak o kadar çok şey varken, başkaları ile zaman kaybetmek boşuna… Kendinizi geliştirmek için harcayabileceğiniz vakit ve enerjiyi başkasını değiştirmek adına kullanmaya kalktığınızda kendinize büyük haksızlık yaparsınız. Bu dünyada kim ne derse desin herkes öncelikle kendinden sorumludur. Ki insanın kendisiyle ilgili yapacaklarının da bir sonu olduğunu asla düşünmüyorum.
Baktığımız her yerde kendimizi gördüğümüz gibi yaptığımız her şeyde de biz varız! Kimse kendinden geçerek bir başkası için kolay kolay önemli şeyler yapmaz, hiçbir şey yapmaz demek istemiyorum ama denebilir de rahatlıkla…
Avaz avaz ağlayarak geldiğimiz bir dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren kendi çapımızda önemli sınavlar veriyoruz. Kimilerinin farkında oluyoruz, bazı imtihanlara da habersiz girip yeri geliyor bilgi ve birikimimiz sayesinde ya da şans eseri geçiyor veya tepetaklak yere çakılıyoruz… Kimsenin kusursuz olmadığı gerçeğini sık sık göz ardı ederken, eksikliklerimizi tamamlamak yerine üstünü örtmeyi kolay yol sayıyor ama asıl bu noktada hayat mücadelemizi daha da zorlaştırıyoruz…
Çok daha basit bir şekilde yaşadıklarımızın üstesinden, kolayca gelebiliriz aslında…
-Olduğumuz gibi davranarak… Farklı mı olmak istiyorsunuz? O zaman kendinizi değiştirin çünkü sahtelikle daha iyi ya da güzel olmuyorsunuz!
-Hayat boyu öğrenmek, kendinizi geliştirmekten asla vazgeçmeyin… Üç gün ömrünüz mü var, beş gün okuyun, araştırın, bilenlere danışın; bilgisizliğinizi hiçbir şeyle gizleyemezsiniz! Kabul edin ve öğrenmeye açık olun!
-Kimseye değil önce kendinize saygı duymayı öğrenin… Hayatınız boyunca size eşlik edecek en önemli yol arkadaşı edindiğiniz itibar, kazandığınız saygınlıktır. Para kazanılır kaybedilir, itibar ve saygınlık geri dönüşü çok zor kazanımlardır…
Yaşamak için paraya ihtiyacımız olduğu gerçeğini inkâr edecek kadar ‘uçmadım' ama mutlu olmak için başka insanlara, sevilmeye, ilgiye ve sağlıklı bir ruh yapısına muhtacız.
Siyaset yazmadım diye burun kıvıranları görüyorum bu noktaya kadar geldiyseniz, kişisel gelişimde bir titrek mum ışığı etkisi de yaratabildiysem; aydınlanmamız yönünde bir çakıl taşı hizmetinde bulunmuş sayacağım kendimi…
Size bir sır vereyim mi? Değer görmek insana çok güzel hissettiriyor. Sevdikleriniz, kıymet verdiğiniz insanlara bunu ‘Nasıl olsa biliyorlar' deyip de ihmal etmeyin, arada sırada siz yine de gösterin, hissettirin… Kilosu kadar çikolata fikri benim nazarımda çok yerinde bir incelik olarak kabul görse de gram samimiyet, içtenlik, hakkaniyet de tadından yenmez şeyler inanın…

Not: Üstü kapalı birkaç gönderme dışında içimi döktüm… Üzerimde hakkı olan insanları, yanlışımı, doğrumu; çok şükür kendimi bilecek yaşta ve olgunluktayım; herkes rahat olsun : )

YORUM YAP