Sevginar Sali

Acele işe...

Yerel siyaset, genel siyaset derken seçimlerden önce yüksek doz politikadan, seçmen kaybetmemek için, güzel bir yazı seçtim bugün size : ))
***
“İçinde bulunduğumuz modern çağ, insanı adeta hız tutkunu haline getirdi. Yemek yememizden alışkanlıklarımıza kadar her şey baş döndürücü bir hızla seyrediyor. Gözümüz sürekli saatte, daha çabuk, daha hızlı olmak için yarışıp duruyoruz. Her şeyin bir an önce çabuk gerçekleşmesini istiyoruz. Devamlı bir koşuşturma, gerilim ve stres içinde, panik atak halindeyiz. İbadetlerimizde bile aceleciyiz. Aceleciliğimiz yüzünden hiçbir şeyin tadını alamıyoruz.
Çocuklarımızı yetiştirirken de acele ediyoruz. Onlar için gerekli olup, zaman içinde yaşamaları gerekenleri, onlara sıkıntı olmasın, çabuk olsun diye, onların yerine acele ile biz yapıp, kabuğu dışarıdan delmeye çalışıyor. Sonrada şikayet ediyoruz.
Oysa evrende aceleye yer yoktur. Yumurtadan çıkan civciv, meyve veren ağaç, her şey durur, zamanını bekler. İpek böceği, içerisinde bulunduğu kozasını tekamülünü tamamladığı süreç sonunda, zamanı geldiğinde kendisi deler ve kelebek olarak özgürlüğüne uçar. Bu süreci çabuklaştırmak için acele ile dışarıdan kozayı veya yumurtayı delmeye kalkarsanız içindeki varlığın doğmadan yok olmasına sebebiyet verirsiniz.
“Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden önce açar, ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle, senin olan sana gelecektir.” (Hz.Mevlana)
Acelecilik, mükemmel işleyen sistemin farkında olmaksızın, her şeyi kontrol edebilme telaşı ile bir işi yeteri kadar anlayıp, düşünmeden, sabırsızlık ile vaktinden evvel çabuk yapıp, bitirmeye çalışmaktır. Aceleye getirilip fazla düşünüp, olgunlaşmadan, telaş ile yapılan şeylerin sonu ise genellikle hüsran olur.
“Acele ile mesafe alınmaz, acele yürüyen yolda kalır...”
Acelecilik sonucunda, insan strese girer, vehim oluşur, korkar, panik yapar, her şeyi kontrol edebilme telaşına düşer. Bu süreçte acelecilik, kuşkuculuk, duygusallık, dengesizlik baş gösterir...
Beyin üzerinden sağduyulu, ihtiyatlı, akli muhakeme etme durumunu kaybeden zihin, negatif enerji alt kişiliklerden gelen tüm verilere açık hale gelir. Sonuçta, insan acele ile duygusal kararlar alıp, tuzağına düşer.
Bu durumdaki insan, düşünmeden, farkındalıksız, hayvansı bir içgüdü ile ön yargılı, duygusal çıkışlar ve acil tercihler yapar, doğru kararlar alamaz. Bunun sonunda da pişman olup, ben bunu nasıl yaptım!.. diye üzüntü duyar. “Acele işe şeytan karışır”- Hz. Muhammed(sav)
Çünkü insan, acele edip, bütünden uzaklaşıp, aklı devre dışı bırakarak, hızlı frekansta hareket etmeye başlar.
Acele etmeden, ihtiyatla, olayları akıl süzgecinden geçirip (verileri ağır okuyup) değerlendiren insan, aklını kullanarak, olumlu tercihini yapar ve huzurda kalır.
Aslında, yaşam her insana, bir takım kapılar açıyor. İlginçtir ki çoğu insan, açılan kapıların farkında olmadan, yaşam denilen yolculuğu bitiriyor. Çoğu kişi, kendisine açılmış kapıların farkında olmadan, açılsın diye bir ömür o kapıların önünde oturuyor. Oysa kapılar, kapıların açılacağının farkında, huzura girmeye hazır olan zihinlerde açılıyor. Yani, kısaca insan hazır olduğunda, huzurda oluyor ve kapıların açıldığının farkına varıyor.
"Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil!" (Hz.Mevlana)”
*Alıntıdır

YORUM YAP