Adil Sirkecioğlu

YAZMAK MI ZOR, YAZMAMAK MI?

Hürhaber köşe yazarlığından uzun bir süre uzak kaldım. Bu seferki ayrılık beni bile bıktıracak kadar fazla oldu. 7 Haziran seçimlerinde %32 ile dip yapmış AK Parti mutfağında görev almam, Hürhaber'den uzak kalmamın asli nedeni. 1 Kasım'da benim haricimde herkesi memnun eden neticeyi alırken, buna Hürhaber'i alet etmiş olmayı istemedim. Buna rağmen basınla yapılan tanıtım toplantısında Hazal'ın açtığı yoldan devam edip, köşe yazarlığımı öne çıkarmam; çalışmak yerine yan gelip yatmayı ve dedikoduyu tercih edenleri kamçılamaya yetti.
“Kaçak köşe yazarı” yaftasının yapıştırıldığı dönem, hayatımın gelgitlerinin yoğunlaştığı zaman dilimi oldu. En büyük tesellim bu suçlamayı yapan ve yandaşlarının “kaçak” bir yapım olmadığını bilmeleriydi. “Senin yazacaklarını senin gibi düşünmeyenler de merak ediyor” baskısı ve eziyeti altında inim inim inleyerek bu günlere ulaştık. Gözünüz aydın benim gibi düşünenler ve düşünmeyenler! Nasırınıza basmaya, kabuk bağladığını düşündüğünüz çıbanlarınızı patlatmaya geldim. Keskin sirke sezonu açtı ve ‘Sahne' dedi. Ya Allah Bismillah Allahu ekber!
Günü yakalamak adına kısadan ve damardan özet yapacağım. Tüm çabalara, masum gençlik hareketi ve talepleri gibi gösterilme gayretlerine rağmen Gezi kalkışması ile başlayan fetret devrinin 15 Temmuz darbe kalkışması ile son bulduğunu, bulacağını düşünüyorum. 18 ağacın savunmasını yapabildiğimiz günlerden, binlerce insanımızın can verdiği günlere geldik. “Tiyatro” diyenlere katılıyorum. Ayrıldığımız nokta onlar komedi tadında izlerken, ben dramın en acısına şahitlik ettiğimizi düşünüyorum. Beklentim kurbağa gözüyle bakan, Ağustos böceği kıvamında zırıltı yapanların ömürlerinin önümüzdeki kışla birlikte son bulması.
Benim gibi düşünmeyenlerin suratlarının asıldığını, tiklerinin arttığını, küfür etmemek için kendilerini zor tuttuklarını görüyorum. “Tiyatro” diyenler açın gözünüzü; oyuncuları, senaryoyu, rejiyi, sufleyi iyi takip edin. Birazcık helal süt emmiş kişilerseniz benim gördüklerimin fazlasını göreceksiniz. Kanı bozukların görmeme ve göstermeme organizesinden kurtarın kendinizi. Buna yapabilirseniz söz iktidar mücadelenize ve taleplerinize saygı duyacağım.
Nasıra basmayı kararında bırakıp, tüm ısrarıma rağmen Hürhaber yönetiminin haber değeri bulmadığı konuya geçeyim. Yazmazsam içimden uhde olarak kalacak. Hassasiyetimi göstermek için resim bile kullandım. Ülkemde yaşanan bütün olumsuzlukların sebebi olarak gördüğüm bir ruh halini anlatmaya çalışacağım desem abartmış olmam.
Belki reklama girecek ama yazmak zorundayım. Yer Kipa'nın WC yolundaki bankamatiklerin yanı. Çöp sepetinin yanına konuşlanmış Kızılay kumbarası. İçi para dolu olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Her geçen gün artan bir dekont yığını. Hani bankamatiklerin ister misiniz diye sorduğu, almayın ağaçlarımız kesilmesin diye ikaz ettiği kâğıt parçaları. Muhterem kardeşlerim almak zorunda olmadıkları bu dekontları alıp, özenle Kızılay kumbarasına atıyorlar. Günlerce sıradan ve boş bir hareket olamayacağına kafa yordum durdum. Nasıl bir ulvi davranışla karşılaştığımı bulmaya çalıştım.
Güzel hizmetler yaptığını düşündüğümüz Kızılay'ımızın yönetimi çok anlayışsız. İnsanımın verdiği mesajı bugüne kadar kavrayamamış. “Ben garibanım para atamıyorum ama kumbaraya attığım dekonttan bana ulaşırsanız kan bağışı yapmaya hazırım” diyor. Acilen kumbara açılıp bu muhterem insanlarımızın ilan edilip ödüllendirilmesini talep ediyorum. Düşünmeyenlere de örnek olacak ve Kızılay'a destek çığ gibi büyüyecektir.

***
Keskin Sirke şimdi zırvaladın bu kadar saf olduğunu bilmezdik mi diyorsunuz? Haklıysanız eyvah ki eyvah! Her geçen gün artan hastalıklı bir ruh haliyle karşı karşıyayız demektir. Yaşanan acılara tiyatro diyen yapı bu kumbaradan çıkacaktır. Kan veremediği için kan döken darbeci kafa da bu kumbarada… Aklımdan geçen çok daha fazlası kumbaranın içinde ama yazmayacağım. İlk günden beni okumaktan vazgeçmenizi istemiyorum.
Eminim ki kumbaraya dekont atan zeka küpleri siyasi, iktisadi, ticari, tüm gelişmeler hakkında en çok fikir beyan edenlerdir. Sesleri gür ve yüksek çıktığı da muhakkaktır. Irzımız, namusumuz, vatanımız, demokrasimiz ne kadar hassasiyet gösterdiğimiz konu varsa onlara emanettir! Bu meziyetlerini selamlıyor olsam da rica ediyorum. Dekont atanlar lütfen beni okumayın. Benim sizi anlamadığım gibi, sizin de beni anlamayacağınız ortada. Karşılıklı olarak günaha girmenin anlamı yok. Beni okuyup, yazılarım hakkında yorum yapmanızı istemiyorum. Akıl hastası olduğu halde kendini gizleyebilmişlerle uğraşma lüksüm yok. Vakit israfı olacaktır.
Samimi okuyucularımın her türlü eleştiri ve yorumlarını beklerken bu yazımın saklanmasını istiyorum. Çünkü sık sık bu yazıma atıfta bulunacağım! Bağlantı kurmakta zorlanmanızı istemiyorum. Bütün musibetlerin sorumlusu olarak Kızılay kumbarasını görüyorum.

***

Tüm olumsuzluklara rağmen siyasilerin ortak hareket ediyor olmalarını görmek memnuniyet verici. Silivri Belediye Meclisi'nin olağanüstü toplanarak ortak bildiri açıklamaları her türlü takdire şayan. Demokrasi havarisi olmak ve yarışmakta hiçbir sakınca yok. AK Partililer kendilerinin dışındaki siyasilerin ön almasından memnuniyet duyacaktır. İlçe başkanlığının bu konudaki kaprisleri ve yanlış tavrı tabanı bağlamıyor. Bilinmesini istiyorum. Demokrasi bayramınız kutlu olsun.
CHP ve MHP'nin fabrika ayalarına dönmüş olması ülkem adına büyük fayda. HDP'nin fabrika ayarlarının zaten bozuk olduğunu bildiğim için onları oy verenlere havale ediyorum!
Darbesiz, kumbarasız kalın; demokrasisiz, Hürhabersiz, Keskin Sirke'siz kalmayın.

YORUM YAP