İnsan, yaratılmışların en şereflisi olarak anılır. Ancak bu şeref, sadece var olmakla değil; var oluşunun farkına varmakla, bu farkındalıkla kendini dönüştürmekle anlam kazanır. Kendi varlığının idrakine ermeyen insan, var gibi görünse de aslında yok hükmündedir. Çünkü insan, bir kez yaratılıp bırakılan bir varlık değildir. O, her an yeniden yaratılan, her nefeste tekrar var edilen, her bilinçlenişte bir kez daha doğan bir varlıktır.
Hazır varlık ile yaratılan varlık arasındaki fark, “olmuş” ile “olmakta olan” arasındaki fark gibidir. Dağ, deniz, yıldız… onlar tamamlanmış varlıklardır. Oysa insan, sürekli bir oluş hâlindedir. Çünkü insanın özü “imkân”dır. O, potansiyel hâlde yaratılmıştır. Bu potansiyel ise yalnızca irade, emek ve aşkla açığa çıkar.
Kâinat tüm düzeniyle yaratılmıştır. Güneş doğar, rüzgâr eser, su akar. Her şey, kendine biçilen düzene boyun eğmiş hâliyle görevini sürdürür. Varlık âleminde bir hareket, bir akış ve dönüşüm vardır; fakat yöneliş, irade ve idrak yalnızca insana özgüdür. Diğer varlıklar oldukları gibidir; insan ise ne olduğu kadar, ne olacağı ile de tanımlanır.
Kuş bugün nasıl uçuyorsa, bin yıl önce de öyle uçuyordu. Balık ilk günden beri oltaya takılmaktan kurtulamadı. Ama insan, bir zamanlar develerle aşabildiği mesafeleri, bugün uçaklarla kat edebiliyor. Evleri değişti. Araçları değişti. Çünkü insanın mayasında tekamül vardır. Yani ilerleme, gelişme, derinleşme ve dönüşme kapasitesi… Diğer varlıklar mevcudiyetlerini korurken, insan her çağda yeniden inşa olur. Bilinci genişler, araçları değişir, idraki büyür.
İnsan; hamdır, pişer, yanar. Kendini tanıdıkça yeniden doğar. Her farkındalıkta, her seçimde bir kez daha yaratılır. Onun yaratılışı bir ana, bir zamana bağlı değildir. Bilinçle, kalple ve iradeyle devam eden bir süreçtir. İnsan, kendi varlığını kendi bilinciyle inşa eden yegâne mahlûktur.
Bu yüzden insan, kendi yolculuğunun mimarıdır. Her adımda ya kendine yaklaşır ya da kendinden uzaklaşır. Gerçek anlamda “yaratılmış olmak”, hakikate yönelmekle başlar. Ve bu yöneliş, hiçbir zaman tamamlanmaz. Çünkü insan olmak, bir hâlde sabit kalmak değil; her an, her deneyimle yeniden şekillenmek demektir.
Çünkü insan, nihai bir varlık değil, sonsuz bir imkândır. Her nefeste, her bilinçlenişte yeniden var olan bir yolcudur. Onun en büyük sorumluluğu, bu potansiyeli fark edip onu hakikate yönlendirmesidir. Çünkü insan olmak, bir varlık hâli değil; bir olma çabasıdır. Ve bu çaba, insanı hem kendine hem de Yaradan'a yaklaştıran yüce bir yolculuktur.
Farkındalıkla kendimi inşa etmeye, her nefeste hakikate bir adım daha yaklaşmaya, irademi ve sevgimi bu yolculuğun hizmetine sunmaya niyet ediyorum.