Ali Gülcü

İyilik yaptım pişmanım...


Vefa, vefasızlık kavramları üzerine atıp tutacak değilim, bana ne de!
Kalbi kırılıyor adamın…
Kulp bulmaya, kitabına, felsefesine uydurmaya çalışıyor, beceremiyor…
"Hayat” deyip geçmeye çalışıyorum…
Üzerini örtebildiğim kadar!
Yaz günü, sıcak, kapağı çay bahçesinin gölge kuytusuna atmışım, gözlerim denizde, kalabalık…
İnce bellide demliyi bırakıp gidiyor garson… Karşı masada genç bir adam oturuyor, göz göze geliyoruz görmezden geliyor, ben de oralı olmuyorum…
Adam! diye bahsettiğim genci eskiden tanıyorum…
Bu sinirle o adam için yaptıklarımı karalasam…
Yarın öbür gün, yazdıklarımı okuyup kendime kızacağım!
Yazmasam bu defa da içimde kalacak…
İçimde kalsın!

İyilik yaptım, pişmanım velhasıl, lafın kısası bu!
İnsan bir selam vermez mi?
Ağbi, uzun zamandır görüşemiyoruz, keyfin, evdekiler nasıl demez mi? İçinden gelmese bile usulen, öyle, ağzının kenarıyla…
Zamaneler demiyor işte!
Dara düşünce, işsiz kalınca, banka kredisini ödeyemeyince, evi sel alınca, telefon kesilince…
" Ağbi!”

Aslında takılmaz lafını da etmezdim ama bu yaşadığım bir ayda ikinci olunca, sorgulamaya başladım.

"Saf mıyım acaba” diye geçiriyorum içimden…
Hiç mi tanıyamıyorum bu insanları?
Sonradan mı bozuldu bunlar?
Acaba hep böyleydiler de ben mi göremedim?
Gördüm de düzeleceklerini mi ümit ettim?
Dar günlerinde, ellerinden, kendimi iyi hissetmek için mi tuttum?
Çok mu önemsedim?
Ettim de buldum mu? Bak işin bu tarafı da var.
"Yaşamam gerekiyordu, yaşadım” diyorum sonra, kaderde böyle bir yazıyı kaleme almak da varmış!

Gecenin bir yarısı takke öne düşünce fikirlerin, soruların, cevap arayışlarının ardı arkası kesilmiyor!

Birazdan davulcu geçecek, mutfağı kaptıracağım.
Hayırlı Ramazanlar...


YORUM YAP