Yıldırım İkinci

Gün aydın mutluluk gölgeniz olsun dostlar

Her mevsimin ayrı bir güzelliği olsa da kış ayının kasveti bir başka oluyor. Bu günlerde kış aylarının en soğuk günlerinden geçmekteyiz. İçimiz, bedenlerimiz üşüse de isterdim ki kalplerimiz hep sıcak kalsın.
Günü biraz cadde-sokak, biraz eş-dost muhabbetiyle geçirmek insanların iç huzuru ne şekil görmek istedim. Hakikaten hava gibi insanların da kasvetli, hayattan beklentilerini üzülerek gördüm ki herkeste bir endişe, her konuda negatif düşünce ve yorumlar… Bütün bunların kişileri karamsar olmaya ittiğini gördüm. Yani bizler millet olarak sıcakkanlı insanlarızdır öpüşmeyi, tokalaşmayı, selamlaşmayı, hal-hatır sormayı seven bir yapımız var. Öyle zamanı yaşıyoruz ki şu an bunlardan yoksun kaldık.
Oysaki şöyle bir maziye uzandığında yaşadığım o güzel günleri andığımda birden içimi tarif edilmez bir mutluluk sardığını gördüm ve kendi biyografimden kesitler sunmak istedim.
Aklıma ilk gelen ne oldu biliyor musunuz, çarşı meydanında yani Uğur Mumcu Meydanı'nda Atatürk büstünün önünde çekilmiş üzerimde iki tarafında beyaz pohpohladı olan paltomla çekilmiş fotoğrafım geldi, yani ilkokul yollarımdı.
Hani diyorlar ya az insan çok huzur, daha o zamanlar küçük şirin bi sahil kasabası edasında Silivri'm… Kapılarımıza bile kilit vurmadan evlerimizde yaşadığımız yıllar. “Bir ahh çeksem karşıki dağlar yıkılır" demiş ozanın biri… Bakın şimdi ben de o havayı soludum.
Rahmetli babam Mal Müdürüydü, küçükken hükümet konağına gider(O zaman ordaydı) Mustafa abi beni traşa Valentino'ya berbere götürürdü. Şimdi bakıyorum da orası Leydi alış-veriş merkezi, lise yıllarımda iken Mumhane Sokaktaki yani "Kasaplar sokağındaki "havlucu dükkanımız, sokaktaki çarşı esnafının birbirine dayanışması o kadar güzeldi ki anlatılmaz ancak yaşanırdı ve ben bunları gördüm, yaşadım ve özlem duyuyorum çünkü her şey saf ve temizdi. Riyakârlık yok, iş mi yok-müşteri mi yok bi bakmışsın iki esnaf almış tavlayı dükkân önünde zar atarlar yani gülen yüzler boldu demek istediğim.
Çarşı meydanında görevli polis memuru Ayhan abimiz vardı, daha delikanlıyız, ehliyet yok beni çevirdiğinde mahcup olurdum. Bu arada geçenlerde vefat ettiğini duydum. Rabbim rahmetiyle muhafaza eylesin mekânı cennet olsun inşallah.
Liman başkanlığının önünde denize girer, Kabotaj bayramlarında yarışmalara katılırdık, hatta bi keresinde ikinci olmuş kısa kollu gömlek ödülü almıştım.
Çağrıbey Ortaokulu ve Hasan Özvarnalı İlkokulu'nun orası eski top sahası ve biz orada maça gelenlere su satardık, hatta panayırlarımız bile orada olurdu.
İki eczanemiz vardı Deniz ve Cahit eczanesi, ikisinde de yazları çıraklık yaptım. Ali Rıza abi, Cihat abi, Kemal abileri unutamam ömürleri bol olsun, Eczacı Cevdet abi ve Eczacı Doğan abiye de Allah 'tan rahmet diliyorum.
Erseven sitesinde oturduğumuz yıllarda konu-komşu biz Silivri 'ye gidiyoruz bir şey lazım mı diye birbirlerine sorarlardı, yani zaman kendini katladıkça nerden nerelere geldiğimizi görmekteyim.
Nostaljiye vurursak bunun gibi daha nicelerini yazar sayfalara sığdıramam. Bu kadarcık da olsa kıssadan hisse yazmak bile beni mutlu etmeye yetti. Kelebeğin dahi bir geceden fazlası yok, onun için kendinize hüzün değil, her zaman neşeden söz edin.
Hayat çok kısa idealleriniz, arzularınız ve en önemlisi sevginiz için yaşamayı unutmayın, kalpten istediğiniz ne varsa onun için mücadele etmeyi bırakmayın, umudu yanında olana gökyüzü yoldur derim.
Hayatı yaşarken hayal kırıklıklarına yer vermeden yaşanması gereken mutluluklara yer açın, hayat bir sınav ve bizlerde öğrencileriyiz.
Önce kendini sev-barışık ol, sonra karşındakini daha sonra hayatı sev, sev ki yaşamla barışık olasın ve hayat sana gülsün diyor ve bu hafta da mutlu olmak içimizde olmalı derken, yağmur tanecikleri kadar bol huzur ve sağlık diyorum Silivri'm.
Sosyal Mesafe-Hijyen-Maske üç kuralı unutmuyoruz.

 

YORUM YAP