Sevginar Sali

“Gidemediğin yer senin değildir...”

Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin sözü olarak hatırlıyorum nedense… Dün çok daha önemli işlerim olduğundan uzun uzadıya araştırmadım, bu hususta bana, bize bir iyilik yapmak isteyen olursa müteşekkir kalırım. (Reha Çamuroğlu'nun Sultan Selâhaddin el-Kürdî kitabını okuyanlar ise bana başka bir kitap hediyesiyle pek ala teşekkür edebilir : )
‘Oraya gittin, bana gelmedin', ‘selam verdim almadın', ‘oy verdim hizmet etmedin'lerin çokça konuşulacağı bir türbülansa giriyoruz : )
Seçim başarısı bir tarafıyla da yönetim başarısı değil midir? Bence öyle… Tamamen şans eseri kazanılmadıysa bir seçim (öyle olanlar da var ancak kırk yılda bir ve kıymet bildikleri pek görülmüş şey değil), nasıl derler; bileğinin kuvvetiyle muvaffak olduysa siyasetçi, elde ettiği erki kötü kullanmak, görev sürecini yanlış yönlendirmesi olağan değil, olağan üstü durumdur! Bir insan alın teriyle, tırnaklarıyla kazıyarak elde ettiği şeye gözü gibi bakar, kıymet bilir, leke sürdürmeyi bırakın toz kondurmaz…
Siyasetçilerimizin bayram mesaisi üzerinden “Gidemediğin yer senin değildir…” sözünü düşünecek olursak benim söylememe gerek kalmadan siz pek çok şeyi anlarsınız zaten…
Bir yere gidemiyorsan oradan fazla şey bekleme…
Gittiysen, oradakilerin ellerini sıktıysan, gözlerinin içine baktıysan illa onlar da seni görmüştür…
Nasıl karşıladıkları da çok önemli değil, nasıl uğurladıkları esas olan…
Nasıl karşılanacağımızı büyük ölçüde biz belirleyemeyiz ama ne şekilde uğurlanacağımız yüksek dozda şahsi inisiyatifimizde…
Hatalar, anlaşmazlıklar, eksiklikler olur ama bunların hiç biri telafisi olmayan şeyler değil… Olanı, olmayanı kabul edip telafi etmeyi bilmek marifet!
“Az para satın alınamayan daha çok parayla satın alınır” motosunun ışığına tutulmuş bir kuşağa “Az sevgi ile olmayanı daha çok sevgi ile başarabilirsiniz” gibi uçuk kaçık şeyler anlatıyor gibi görünebilirim ama siz unutmayın; herkes bu hayatta gerçekten hak ettiğini alır… İlk başta adaletsiz gelen şeylerin sonuçta sizi ulaştırdığı noktalara bakınca değil her daim şükretmeyi başardığınızda olgunlaşmış olursunuz…
Meyvenin olgunu gibi, insanın olgunu da tadından yenmez : )
Gerçi ben bu hususta biraz istisnayım, olgunlaşmadan önceki meyveleri tüketmekten daha çok keyif alıyorum…
Benim tercihlerim değil tabi Silivri'nin seçimleri mevzu bahis onun için konuyu daha fazla sulandırmıyorum…
Sizin olmasını istediğiniz, sizinle yürümesini hedeflediğiniz, görüşünü, desteğini, katkısını önemsediğiniz kişilere gidin… Herkesle konuşun, herkesi dinleyin ve tüm bunların ardından yapmak istediğinizi, içinizden geleni, doğru bildiğinizi yapın…
Bulgaristan'da ünlü bir gazeteci vardı; gazeteci olarak gözüme ileride aynı mesleği yapacağımın farkında olmadan kestirdiğim ilk isim; Kevork Kevorkyan… Güzel bir sözü var; “Yapmanız gerekeni değil içinizden geleni yapın, ne olacaksa olsun!”

YORUM YAP