Sevginar Sali

Başkasına yaşam hakkı tanımayan intiharının mimarıdır

Günümüz siyasetçileri pek çok alandan kategorizasyona tabi tutulur ama bence en önemli ve basit ayrım; kendisi ve de halk için siyaset yapan şeklindedir…
Çok şükür kendini ve yedi sülalesine yetecek kadar imkânlara sahipken, zamanını özel işlerine ayırsa bin kat daha fazla kazanç elde edecekken halka hizmeti tercih eden siyasetçilerimiz var. Az ve diğerleri arasında onları ayırt etmek zor biliyorum… Bu kategorideki insanlarda da garip bir hırs baş gösterebiliyor, olması mı, olmaması mı daha iyi tartışılır.
Güç de bir nevi uyuşturucu gibi bir şey. Bağımlılığının zararını, hatta seni yok ettiğini biliyorsun, aklını başından aldığı da aşikar ama vazgeçemiyorsun. Siyaseten önemli mevkie gelenlere ne diyelim ki adam siteye yönetici olur, dernek başkanlığını bırakamıyor!
Dün benim bu mesleğe başladığım zamanların efsane isimlerinden biri olan Hayri Erçağ'ı ağırladım. Düşünüp, ziyaret etmeleri, incelikleri çok hoşuma gitti. Görevdeki başkanlarla ara ara takışıyoruz, “Başkanlığım bittikten sonra da kapınızı çalıp sizi ziyaret etmek isterim” diyenler oluyor… Ben belediye başkanlarının o halleri ve ziyaretlerini en çok seviyorum galiba… Hüseyin Turan hatırlar mı bilmiyorum, seçimi kaybettikten sonra Mayıs ayı gibiydi, yanlış hatırlamıyorsam… “Çay var mı hocam geliyorum” diye aramıştı… Herkesten köşe bucak kaçarken, yeni durumuyla yüzleşme sancıları içinde kıvranırken o ziyaretinde muhtemelen çok da düşünmeden bir itirafta bulunmuştu… Her şeye rağmen o cümleyi ondan duymak, benim tüm kırgınlıklarımı unutturmuştu… Yenileri için geç kalmaz, zaman kaybetmez siyasetçiler : )) (Ay böyle anlatınca ‘Ay ne fena kimseler bu siyasetçiler' demeyin... Düşünün ki onlar toplumun aynası. Biz neysek, seçtiklerimizi ve bizi temsil edenler de aynısı işte : ))
Seçilmişlikle birlikte dün bizden birisi olanlar bugün bambaşka bir şey olduğunu sanıyor : )) Onlar kırıyor, biz parçaları süpürüyoruz… (Elimizden düşmeyen o süpürgeyle buralardan uçup gitmek de var ya; bizdeki bağımlılık da başka türden; mazoşistlik (bulaşıcı olabilir mi :)))
Bir süredir şuna inanıyorum; kimsenin bana bir zarar vermesi mümkün değil. Yapılan her şey benim izin verdiğim ölçüdedir. ‘Yaşadıkların hoşuna gitmiyorsa Sevginar, izin vermeyecektin' diyorum kendi kendime. Başka kimseye bir sitemim yok, olamaz, olmamalı!
Neyse Hayri Erçağ'a geleceğim; derin bir derya… Bölge siyasetinin kitabını yazsa, bestseller olur… Demokrat Parti bağlılığına hayran kaldım. AK Parti Hükümeti Adnan Menderes'in mirasına sahip çıktığını her yerde söylüyor ama anma etkinliğinde Menderes'in kurucusu olduğu Demokrat Parti Genel Başkanını davet bile etmiyor, devletin resmi ajansları programda bulunduğu halde adını geçmiyor! Siyasetin bu işine geldiği gibi davranma, özü sözü ayrı huyunu hiç sevmiyorum. Daha doğrusu bu özelliği hiç bir şeyde tasvip etmiyorum; kimsenin umurunda olmasa da söyleyeyim, içimde kalmasın!
Erçağ'nın Silivri siyaseti ile ilgili ilginç tespitleri de vardı; eski mesai arkadaşı Tahir Sert için “2014'te Silivri seçimini kazanamazdı zaten. Daha öne de Selami Değirmenci döneminde aday oldu sonuç belli” diyor. Kardeşi ile aynı anda aday olması ve süreçte yaşananların tüm gerçekliği ortaya çoktan koyduğunu belirtiyor. Bence çok bile oy aldı da… Adaylığı konusunda Mehmet Müezzinoğlu'nu adres göstermesi bana ilginç geldi. Biz hep Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı biliyorduk, Müezzinoğlu bağlantısı çok farklı yöne çeker meseleyi.
Hasan Akgün'ün şans eseri geldiği Büyükçekmece Belediye Başkanlığında beşinci döneme kanat çırpması, Beylikdüzü örneğini Silivri'ye uyarlayarak “Ekrem İmamoğlu'nu seçimden önce kim tanırdı. Aday gösterildi ve seçildi” diyerek yeni isimler ile ufuklara yol açma ihtimalimize ilişkin yorumları enteresan.
Bekir Yetkin ve Süleyman Soylu siyasi güzergâhta yoğunlaşan trafiği hep birlikte değerlendirdik tebessüm ederek ve aklıma şu söz geldi; sultana en yakın olanların hayatını kaybetme riski en yüksektir! “Yerel seçime kadar Soylu'nun gözdeliği sürer” diyenler çok umutlanmasın bence de : ))
İktidarların en önemli hatası kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımaması... Bunu meziyet sanıyorlar oysaki! Bu eğilim düpedüz ve kaçınılmaz olarak küçülme ve kendi kendine kaybettirmedir… Kendisinden olmayanlara yaşam hakkı tanımayan intiharının mimarıdır. Bir şeyi var etmeye gücün yetmiyor olabilir. Yok etmek için uğraşmak yerine kayıtsız kalmayı denemek, bunu öğrenmekte yarar var. Kötülük başkalarına zarar verebilir ama kendini yok etmesi kaçınılmazdır…

GÜNÜN SÖZÜ
“Öteki dünyadakilerin pişman olduğu şeyler, bizim bu dünyada birbirimizi yiyip bitirdiklerimiz!”

YORUM YAP