Sevginar Sali

Ne kadar ekmek o kadar hizmet!

Cuma günü Silivri Belediye Meclisi, Ekim ayı üçüncü oturumunu gerçekleştirerek Silivri Belediyesi'nin 2026 yılı bütçesini 5 milyar 583 milyon TL olarak oy birliğiyle kararlaştırdı.

Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu, bütçenin hangi anlayış ve hassasiyetler gözetilerek hazırlandığını anlattı. “Kimseyi geride bırakmayacağız”, “Tedbir üretiyoruz” ve “Bu bir vicdan belediyeciliği bütçesi” ifadeleriyle özetlediği konuşmasında Balcıoğlu, kaynakları adaletli, ölçülü ve insani bir yaklaşımladağıtacaklarını vurguladı.

Açıkçası bu bütçede büyük bir iddia ya da yüksek hedefler yoktu. Son derece gerçekçi, ayağı yere basan, yani olanı söyleyen bir bütçeydi.

Mevcut ekonomik koşullar içinde kimin ne kadar ileriye görebileceği zaten sınırlıyken, Silivri Belediyesi de bu farkındalıkla hareket etmiş görünüyor. 

PROJELENDİRME YILI, GERÇEKÇİ BEKLENTİLER

2026 yılını “projelendirme yılı” olarak tarif etti Bora Balcıoğlu. Hayal de satabilirdi; onun yerine gerçekçi bir yaklaşım ortaya koydu.

Silivri Belediyesi'nin mevcut yönetimi, imkanlarını aşan bir yatırım süreci devraldı. Balcıoğlu, bu zorlu tabloya rağmen süreci sürdürmeye gayret etti. Özellikle Kültür Merkezi ve Spor Adası gibi projelerin tamamen durmamış olması bile bu dönemde önemli bir kazanım sayılabilir.

Bugünün ekonomik koşullarını dikkate aldığımızda, ortaya çıkan tabloya “başarı” demek olmaz ancak olabilecek olan buydu.

Ülke ekonomisinin dalgalı yapısı içinde Silivri Belediyesi de mevcut şartlara göre hareket etmek zorunda.

Bu yönüyle evet, günü kurtaran bir bütçe — muhalefetin de ifade ettiği gibi.

Ama asıl soru şu: Kim ne kadar geleceğini kurtarabiliyor ki?

Sabah neye uyanacağımızın belli olmadığı bir ekonomik ortamda, bir belediyenin uzun vadeli projeksiyonlar yapması ne kadar mümkün olabilir?

Bu açıdan bakıldığında Balcıoğlu'nun olanı söylemesi, gerçekçi davranması önemli. Çünkü süslü sözlerle geçiştirilebilecek bir tabloyu, o mevcut haliyle ortaya koydu.

Açıkçası Bora Balcıoğlu'nu bütçe sunumunda biraz farklı, odaklanmış ve analitik gördüm.

MALİ DİSİPLİNİN SİYASAL KARŞILIĞI VAR MI?

Bütçe, esasen Bora Balcıoğlu'nun yönetimsel olarak en zayıf halkası.

Bu alanda güç Nirvana'sına ulaşmak da ayriyeten iktidarın devamını garantilemiyor. Bunu da geçen dönemden çok iyi hatırlıyoruz.

Balcıoğlu borçlu bir belediye devralmadı; ancak ciddi bir hizmet/yatırım devamlılığı gerektiren süreci, genel iktidarın desteği olmadan ve organizasyonel kapasite eksikliğiyle üstlendi.

MHP Grup Sözcüsü Sultan Aşkın'ın eleştirilerini dinlerken aklıma, önceki dönem Belediye Başkanı Volkan Yılmaz'ın dillendirdiği bir cümle geldi:

“Kimse bana Silivri Belediyesi'nin borcunu sormuyor.”

Oysa Yılmaz, CHP'den ciddi bir borç yüküyle devraldığı belediyeyi beş yıl boyunca olağanüstü bir mali disiplinle yönetti.

Bunun siyaseten bir karşılığı olmadığını bilerek ama bir şeyleri değiştirebileceğini umarak bu çizgiyi sürdürdü.

Kendi deyimiyle, “sosyal deney”inin mali ayağı buydu.

Peki, Bora Balcıoğlu'nu mali titizlik göstermediği için ne kadar eleştirebiliriz?

Zira Volkan Yılmaz örneğinde de gördük ki, mali disiplin siyaseten ödüllendirilmiyor.

MHP'nin eleştirilerine gelince…

Haksız değillerdi. Kaldı ki onlara mali konularda “Siz ne yaptınız ki şimdi eleştiriyorsunuz?” demek de mümkün olmaz.

MHP'nin geçmiş dönemde uyguladıklarını bugün CHP yönetiminin devam ettirmesini istemesi doğal.

SİYASET İRONİSİ

MHP'nin de, AK Parti adına söz alan muhalefet temsilcilerinin de dikkat çektiği ortak bir konu vardı:

Silivri Belediyesi personelinin ikramiyelerinin ödenmesinde yaşanan gecikme.

Burada kısa süreli bir gecikmeden söz ediliyor.

Geçmişte, bu gecikmelerin yıllara yayıldığını da biliyoruz.

MHP ve AK Parti döneminde ise ödemeler düzenli yapıldı.

Şunu da unutmamak gerekir ki, belediye personeli özellikle son seçimde Bora Balcıoğlu'na güçlü bir destek verdi.

Oysa geçmiş dönemde Volkan Yılmaz, ayın 15'inde yapılması gereken ödemeleri çoğu kez erkenden yaparak hiçbir gecikmeye mahal vermemek ve çalışma alanlarının fiziksel şartlarını iyileştirmek için olağanüstü bir gayret göstermişti.

Buna rağmen, personelin maaş iyileştirmelerinden memnun kalmaması, seçimde tercihini Balcıoğlu'ndan yana kullanmasıyla sonuçlanmıştı. 

Şimdi ise, siyaseten destek almadıkları kesimi en ateşli biçimde savunmak zorunda kalan muhalefet tablodu ile karşı karşıyayız.

Bu durum, yerel siyasetin ironilerinden biri olarak not edilmeli.

MHP, Silivri belediyeciliği tarihinde görülmemiş yatırımlar ve destekler hayata geçirdi —

tarım desteklerinden mahalle yatırımlarına kadar birçok kalemde somut işler yaptı.

Ama bunların hiçbiri seçim sonucunda birinci parti olmalarına yetmedi.

Her şey oy mu?

Ben oyu, yapılan hizmetin ve yatırımın halk nezdinde “satın alınıp alınmadığının” bir göstergesi olarak görüyorum.

Ve demek ki, Balcıoğlu'nun da dediği gibi, muhalefet yönettiği kesimin gerçek ihtiyaç ve beklentilerini hala tam olarak okuyamıyor.

ELEŞTİRİYE TAHAMMÜL, YÖNETİMİN EN ZOR SINAVI 

AK Parti Grubu adına söz alan Salim Çavdar, geçen dönemde olduğu gibi bu dönemde de Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak, konunun uzmanı bir isim.

Geçmiş dönemin mali yönetimini de bugünkü tabloyu da en yakından bilenlerden biri.

Çavdar'ın değerlendirmelerine salonda doğrudan karşı çıkan olmadı.

Zaten yerel iktidar kanadının da “her şey yolunda” gibi bir iddiası yoktu.

Herkes, olağanüstü bir mali süreçten geçildiğinin farkında.

Çavdar, meclis kürsüsünde açıklamalarını destekleyen bir sunum yapmak istedi ancak Bora Balcıoğlu buna izin vermedi:

“Bunu partinizde gösterirsiniz,” diyerek müdahale etti.

Bora Balcıoğlu eleştirilere kimi zaman olgun bir tavırla yaklaşırken, bazen gereksiz sert reflekslerle bu dengeyi bozabiliyor.

Böylesi önemli bir oturumda, tüm birim müdürlerinin hazır bulunduğu bir mecliste muhalefetin eleştirilerini göğüslemek, bir belediye başkanı açısından olgunluk göstergesidir.

Umarım o eleştiriler de sadece salonda kalmaz; her birim müdürü de üzerine düşen payı alır ve Silivri'ye karşı sorumluluğunu artan ciddiyetle sürdürür.

BİR SİYASİ NOT DÜŞELİM

Sultan Aşkın'ın eleştirilerini olgunlukla karşılayan Bora Balcıoğlu'nun, hemen ardından Salim Çavdar'a gösterdiği tepki düşündürücüydü.

Çavdar'ın yapmak istediği sunuma izin vermeyen Balcıoğlu'nun bu sert sayılabilecek refleksi, sadece meclis içi bir tartışma olarak değil, aynı zamanda siyasi açıdan da okunabilecek bir tutum olarak görülebilir.

AK Parti içinde son dönemde yeni güç dengeleri kuruluyor; Bilal Erdoğan'a yakın isimlerin partide etkisini artırdığına dair yorumlar sıkça dile getiriliyor.

Bu tablo, ister istemez yerel siyaset dinamiklerini de etkiliyor.

Balcıoğlu acaba bundan mı etkilendi?

Yoksa Çavdar'ı kendisine potansiyel bir siyasi rakip olarak mı gördü?

Elbette bu, işin biraz da siyasi esprisi…

Ancak ne olursa olsun, mecliste yaşanan bu engellemenin en önemli sonucu, Salim Çavdar'ın sözlerinin etkisini artırması oldu.

Yani, ne söyleyeceğine yönelik ilgi daha da büyüdü.

Balcıoğlu'nun örtbas etmek istediği konu, tam tersine daha çok dikkat çekti.

Kısacası, kendi eliyle dikkati o noktaya yönlendirmiş oldu.

Çavdar'ın sunumu, belediye yönetiminde kaynaklı bir yanlış uygulamayı ortaya koyacaktı.

Belki Balcıoğlu, konunun bu yönünün tartışılmasını istemedi.

Oysa o hatayla yüzleşmek, hem kurumsal olgunluk hem de gelecekte benzer durumların yaşanmaması açısından daha anlamlı olabilirdi.

MUHALEFETTEN YAPICI TON 

Bütçe görüşmelerinde muhalefet adına söz alan bir diğer isim AK Parti Grup Sözcüsü Celalettin Yazıcı oldu.

Her zamanki gibi analitik ve sistematik bir yaklaşımla konuştu.

2026 bütçesinde bağış kalemlerine ayrılan payı, önceki yılın verileriyle karşılaştırarak yeni döneme ilişkin yüksek bir beklenti düzeyine işaret etti.

Bu beklentinin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği sorusunu ise doğrudan değil, satır aralarında bıraktı.

Yazıcı ayrıca Selimpaşa'daki taşınmazların satışından doğan ekonomik yükün bütçe içinde nasıl değerlendirildiğini gündeme taşıdı.

Zira bu satışlardan kaynaklı bazı ödemelerin belediyeye ulaşmaya başladığı biliniyor.

Yazıcı'nın üslubu son derece toparlayıcı ve yapıcıydı.

Oturumun sonunda hem muhalefet hem iktidar grup sözcüleri benzer bir çizgide buluştular.

Sultan Aşkın da, Celalettin Yazıcı da Silivri Belediyesi'nin mali açıdan zora girmesini istemediklerini açıkça ifade ettiler.

Hatta her iki isim de, mali konularda ve merkezi hükümet nezdinde yürütülmesi gereken yatırımlar konusunda destek vermeye hazır olduklarını vurguladı.

Bu da gösteriyor ki, bütçe eleştirilerinde duyulan o “acı ton”, aslında iyileştirmeye yönelik bir destek arayışıydı.

İKTİDAR KANADINDAN GÜVEN MESAJI

Oturumun sonunda CHP Grup Sözcüsü Önder Çolak da söz alarak,

Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu'nun yönetim tarzına ve hazırlanan bütçeye duydukları güveni ifade etti.

CHP Grubu adına konuşan Çolak, 2026 bütçesinin Silivri'nin geleceğine yönelik kararlı, dengeli ve uygulanabilir bir yol haritası sunduğunu belirterek, Grup olarak bu sürece tam destek verdiklerini açıkladı.

GERÇEKÇİLİK VE VİCDAN ARASINDA BİR YERDE

Silivri Belediye Meclisi'nin Ekim oturumu, aslında bir bütçeden çok daha fazlasını ortaya koydu:

Bu oturum, yerel yönetimin mali gerçeklerle vicdani sorumluluk arasında kurmaya çalıştığı dengeyi gösterdi.

Bora Balcıoğlu, “kimseyi geride bırakmayacağız” derken, rakamların ötesinde bir mesaj verdi — o mesaj, sosyal adaletle ekonomik gerçekçiliği buluşturma çabasıydı.

Ancak bütçe rakamlarının altına yazılacak asıl cümle, bundan sonra atılacak adımlarda belli olacak.

Çünkü her bütçe, bir niyet beyanıdır; ama asıl sınav, o niyetin günlük pratiğe ne kadar yansıyacağıdır.

Silivri, önümüzdeki yıl bu sınavı hep birlikte verecek.

 

GÜNÜN SÖZÜ

1989'da dönemin Ankara Belediye Başkanı Murat Karayalçın, ilk bütçesini sunarken bu sözüyle meclisteki muhalefete göndermede bulunmuştu.

“Bizimkisi yatırım, sizinki savurganlık diyorsunuz ama herkes bütçede kendi anlayışını görür” demişti.

Yıllar geçti, siyaset değişti ama bu söz hâlâ geçerliliğini koruyor.

Silivri Meclisi'nde yaşanan tartışmalar da gösteriyor ki, her dönem bütçe rakamlarından çok, o aynaya kim nasıl baktığıyla hatırlanıyor.

YORUM YAP