Uğur Bakıcı

Erhürman’ın ilk yurtdışı ziyareti

KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman'ın geçen hafta Ankara'da yaptığı temaslar, yalnızca bir protokol ziyareti değil; KKTC'nin yeni dönemde nasıl bir yön izleyeceğine dair güçlü ipuçları sundu. Bu ziyaret,geleneksel bir diplomatik adım olmanın ötesinde Türkiye olan ilişkilerinin önceliklendirildiğini göstermesi ve yeni dönemin siyaset diline dair güçlü bir mesaj verilmesi açısından önemliydi.
Erhürman'ın siyasi tarzını bilenler için ziyaretin genel profili aslında sürpriz değil. Kendisi yüksek tansiyonlu açıklamalardan uzak durmayı tercih ediyor. Gereksiz polemik yerine kurumsal aklı önceleyen bir yaklaşımla hareket ediyor. Bu da Erhürman'ı sakin bir siyasetçi yapıyor. Fakat bu sakinlik hali, ziyaretin hafife alınmasına yol açmamalı çünkü perde arkasında konuşulan başlıklar, KKTC'nin geleceği açısından hayati nitelikte.Tam da bu noktada görüşmeler özelinde dikkatimi çeken; bu ziyaretin bazı kritik yönleri, basının hızlı gündem döngüsü içinde yeterince görünür olmamasına yönelik oldu.Kıymetli okuyucularımızla bu detayları paylaşmak isterim.
-Görüşmelerin Kurumsal Düzeyde Yapılış Biçimi:
Ziyaretin en dikkat çekici yönü, görüşmelerin belirgin şekilde kurumsal mekanizmalar üzerinden yürütülmesiydi. Erhürman'ın heyetinde Cumhurbaşkanlığı müsteşarı Mehmet Dânâ gibi teknik isimlerin yer alması, Ankara ile temasların kişisel değil, yapısal bir çerçevede ele alındığını gösteriyor. Son yıllarda zaman zaman tartışma konusu olan “kişilere bağlı siyaset” anlayışından da bir uzaklaşma işareti niteliği taşıyor.
-Kurumların İşleyişiyle İlgili Görüşmeler:
Ziyaretin dikkat çekmeyen ama belki de en önemli yönü, KKTC'de kurumların güçlendirilmesi konusundaki temaslar oldu. Yargı bağımsızlığından regülasyon kurumlarının fonksiyonelliğine kadar uzanan geniş bir çerçevede teknik değerlendirmeler yapıldığı ifade ediliyor.
-Gençlik ve Göç Meselesinin Masada Olması:
Ankara'daki görüşmeler sırasında genç nüfusun ülkeden kopuşunu hızlandıran koşulların KKTC heyeti tarafından gündeme taşındığı biliniyor. Bu girişimi Lefkoşa'da uzun süredir dile getirilen kaygıları merkezden ele alma çabası olarak okuyabiliriz. Bununla birlikte eğitim, istihdam ve sosyal politika üçgeninde hazırlanan öneri seti, görüşmelerde detaylı şekilde ele alındı.
-Enerji ve Doğalgaz Vizyonu:
KKTC'nin Doğu Akdeniz'deki enerji denklemine aktif katılımı ve uluslararası alanda pozisyonunu güçlendirme arayışı en önemli başlıklardan biriydi. Görüşmelerde, Türkiye'nin bölgedeki sondaj faaliyetleri ve KKTC'nin bu süreçteki haklarının korunması konularının teknik heyetler düzeyinde detaylıca ele alındı.
-Crans Montana Vurgusu:
Kıbrıs sorununu çözmeye yönelik; Erhürman basın toplantısında doğrudan ifade etmesede konuşma metnin içine yerleştirilen cümleler 2017 yılında Crans Montana sürecine gönderme niteliğindeydi. Bu kapsamda cümlelerindeki, “Zaman” ve “sonuç odaklı müzakere”vurgusu, Kıbrıs sorununda yıllardır süren belirsizliğe karşı sabrın tükendiğini ortaya koyuyor. Bu kapsamda artık ucu açık süreçlere değil; “somut takvimlere” ve “ölçülebilir sonuçlara” dayalı bir yöntem öneriyor. Bu yaklaşım, sadece çözüm iradesini değil, aynı zamanda siyasi kararlılığı da test edecek bir model olarak öne çıkıyor. Kıbrıs Türk tarafı adına yapılan bu çağrı, uluslararası toplumun da “mış” gibi yapılan müzakere süreçlerine karşı daha dikkatli olması gerektiğini ima ediyor.
GENEL HAVA
Ziyaretin genel havasına baktığımızdaysa, Erhürman'ın Türkiye ile ilişkilerde karşılıklı saygı, kurumsal düzen ve sürdürülebilir iş birliği vurgusunu öne çıkardığını söyleyebiliriz. Hem iç siyasette yapılan tartışmaları hem de Türkiye ile ilişkilere bakıştaki dağınıklığı bir ölçüde toparlama amacı taşıması açısındansa önemli. Öte yandan, ekonomik sıkışmışlık, yüksek geçim maliyetleri ve kurumsal yapıda yaşanan zafiyetler karşısında Kıbrıs Türk toplumu daha somut ve hızlı sonuçlar görmek istiyor. Bu noktada ziyaret sonrası daha kapsamlı bir bilgilendirme yapılabilirdi. Fakat bu bir eksiklik değil. Ziyaretin genel önemini gölgeleyen bir unsursa hiç değil; çünkü süreçlerin büyük bölümü diplomatik teamüller gereği perde arkasında yürütülüyor. Türkiye'ye yapılan bu resmi ziyaret sağduyulu, dengeli ve öngörülebilir bir siyaset çizgisinin işaret fişeği niteliğindeydi. İçinden geçtiğimiz dönemin hassasiyeti düşünüldüğündeyse, bu bile başlı başına kayda değer bir kazanım.

 

YORUM YAP