Otorite, çocuğun korktuğu değil; güvendiği bir rehberdir.
Birçok anne baba “otorite kurmak” denince akla sertlik, yasaklar ya da ceza getirir.
Oysa gerçek otorite, çocuğun iç dünyasında şu duyguyu oluşturur:
“Annem ve babam neyi neden söylediğini bilen, beni koruyan insanlardır.”
Çocuk için, “kimin sözüne güvenebilirim?” sorusuna cevap bulmak hayat yolculuğunda ki en önemli unsurdur.
Bu yüzden otorite, istikrar çok değerlidir.
Baskıyla değil tutarlılıkla kurulur.
Sürekli fikir değiştiren, “bir gün evet, bir gün hayır” diyen ebeveynlerin sözleri zamanla değerini kaybeder.
Çocuk, kararlı ve öngörülebilir bir tutum karşısında kendini daha güvende hisseder.
Bu süreçteki en önemli ayrıntı anne baba arasındaki dengedir.
Aile içinde otoriteyi sağlamak, anne ve babanın aynı dili konuşmasıyla mümkündür.
Eğer biri “nasıl olsa baban izin verir” diyorsa, otorite zedelenir.
Çocuk, sınırları zorlamak için aradaki farklılığı kullanır.
Bu dengeyi kurmak için:
• Kurallar önceden birlikte belirlenmeli.
• Biri “hayır” dediğinde diğeri “ama bu seferlik olur” dememeli.
• Birlikte konulan kurallar, birlikte savunulmalı.
Otorite, ebeveynler arasındaki tutarlılıkla ayakta kalır.
Peki otorite nasıl kurulur?
Gerçek otorite, bir dizi davranış biçiminin birleşimidir.
İşte güçlü ama şefkatli otoritenin temel taşları:
1. Tutarlılık:
Aynı davranışa her zaman benzer tepki verilmelidir.
Örneğin, bir gün ödev yapmadığında görmezden gelmek, ertesi gün kızmak çocukta kafa karışıklığı yaratır.
2. Açıklık:
Kural koyarken nedenini anlatın.
“Televizyonu kapat çünkü geç oldu” yerine
“Erken uyumazsan sabah yorgun kalkarsın, bu yüzden kapatıyoruz” demek fark yaratır.
3. Model Olma:
Ebeveyn kendi koyduğu kurallara uymalıdır.
Telefonu elinden düşürmeyen bir ebeveynin “ekran süren bitti” demesi etkisiz olur.
4. Sakinlik:
Otorite bağırarak kurulmaz.
Sakin ama kararlı bir ses tonu, çocuğun beyninde “ciddiyet” sinyali oluşturur.
5. Sorumluluk Verme:
Gerçek otorite, çocuğu yönetmek değil, yönlendirmektir.
“Bu konuda ne yapacağını sen düşün” gibi yönlendirici cümleler çocuğun iç disiplinini geliştirir.
Otoritenin olmadığı ailelerde çocuklar genellikle ya aşırı özgürleşir ya da tamamen bağımlı hale gelir.
• Kurallara uymakta zorlanır,
• Başkalarının sınırlarını ihlal eder,
• Öğretmen ya da otorite figürleriyle çatışır,
• Ya da tam tersi, kendini ifade edemez, kolay yönlendirilen biri olur.
Bu çocuklar, sınırların eksikliğini “güvensizlik” olarak yaşar.
Kurallar, aslında çocuk için birer çit gibidir: dışarıdan bakıldığında sınırlayıcı görünür ama içeride güven sağlar.
Bazı örnekler ile şu ana kadar anlattıklarımızı netleştirelim.
Gerçek otorite cezayı değil, doğal sonucu kullanır.
Bazı örnekler:
“Söz verdiğin halde ödevini yapmadın. Bu hafta sonu sinemaya gidecektik, ama sözünü tutmadığın için plan iptal.”
Çocuk burada cezalandırılmış değil, güven kaybının doğal sonucunu yaşamıştır.
“Bana bu şekilde konuştuğunda seni duymamayı seçiyorum. Şimdi konuşmak istemiyorum, sakinleştiğinde gel”.
Bu tutum, çocuğa saygısızlıkla iletişim kurulamayacağını öğretir.
“Oyuncağını toplamamak senin seçimin, ama bu oyuncaklar toplanmazsa bir süre seninle kalamayacak.”
Burada ebeveynin amacı acı vermek değil, davranışın sonucunu göstermek.
“Geç kaldığın için artık parkta geçireceğimiz süre azaldı.”
Bu, davranışın kendi içindeki mantıklı sonucunu çocuğa yaşatır.
Sonuç olarak, gerçek otorite, çocuğu yönetmek değil, yönlendirmektir.
Bir çocuk, anne babasının “neden hayır dediğini” anladığında, o sınırı içselleştirir.
Otorite, sevgiyle kurulduğunda çocuk hem saygı duyar hem de güvende hisseder.
Ve unutmayalım:
Otorite korkudan değil, güvenden doğar.






