XXXXX

Sevgi Arayan Umut Çocuğu

Ordunun dereleri. Evet, şu sıralar ailece sıkça söylediğimiz bir türkü. Anladım ki insanın canı neredeyse, kalbinin attığı yer de orası oluyor. Birkaç günlüğüne yine Ordu’daydım. Güzel, sakin bir şehir. Hele boydan boya uzanan sahil şeridi ve çam ağaçlarına bayılıyorum. Bir de insanların sokaklarda gamsız gamsız yürümelerine… İlk gittiğimde buradaki tempomla yürürken, her kese çarpa çarpa gidiyordum. Ama şimdi ben de aheste, aheste yürüyerek sokakların tadını çıkarıyorum. Burada ‘İnci hanımın kızları vardı’ orada ‘Deniz Hanım’ın annesi var. Bu o kadar güzel bir duygu ki bütün anne ve babaların bunu tatmasını diliyorum.
Ordu’da hiç hissetmediğim seçim telaşını Silivri’ye girer girmez hissettim. Tabi ki bunlar demokrasinin getirdiği güzel telaşlar. Yeter ki bunu birbirimizi kırmadan, incitmeden, medeni insanlar gibi yapabilelim. Benden size bu hafta küçük bir fıkra;
-Sevgi arayan umut çocuğu-
Duman duman karanlıkların olduğu loş bir oda düşünün. O da yalnızlığını ve karanlığını yaşıyor. Salonun bir köşesinde yaşamla savaşan, masa üzerinde yanık kocaman 4 mum. Mumlar odanın karanlığını aydınlatmak içindir. Yanık mumlar tükenmemek adına, ışıklarının sönmemesi için direnip duruyorlar.  Aralarında fısıltı halinde söyleşerek kulaktan kulağa söyleşiyorlar.
- (1. Mum) Ben barışım, özgür yaşamaktır hakkım. Barış içinde olsun insanlar, savaşmasınlar, ölmesin çocuklar, kadınlar, büyükler, tüm insanlar. Ne olur! Benim mumum sönmesin. Yardım edin bana ışığım aydınlatsın karanlığı, barış olsun evrende.
Barışa kimse yardımcı olmadı, mumu eridikçe eridi, söndü ve tükendi bitti.
- “Ben sevgiyim!” dedi ikinci mum. İnsanlara dostluğu, sevgiyi, kardeşliği aşılıyorum ben. Bana destek olun. Ben hep var olmalıyım. Sevgisiz olur mu insanlar? Sevgi tüm insanların gerek duyduğu özlemle beklediği çok önemli bir olgudur. Ne olur sönmesin mumum. Yüzüm gülsün, aydınlansın sevinsin insanlar.
Sevgi mumu eridikçe eridi. Sevgiye de kimse yardımcı olmadı. Güçsüzleşti, sönüm gitti.
- “Ben hoşgörüyüm!” dedi üçüncü mum. “İnsanlara, topluma, anlayışı, hoşgörüyü, dinlemeyi, anlamayı öğretiyorum ben. Çok gerekliyim. Işığım sönmemeli, aydınlatmalı her yanı. Hoşgörüsüz toplum olur mu? Birbirimize katlanalım, anlayış gösterelim. Ne olur mumum sönmesin! Bütün dünya hoşgörüyle dolsun” dedi ama yardım eden olmadı.
Hoşgörünün de mumu güçsüzleşti, zayıfladı, tükendi, söndü ve bitti.
(Birden bire kapı açıldı çığlıklar içinde bir çocuk girdi içeriye.)
- “Ben çocuğum, bugünün küçüğü yarınlarının büyü. Yani ben evrenin geleceğiyim. “Kim demiş çocuk küçük bir şey” diye. Çocuk belki de en büyü şeydir. Bunu biliyor musunuz? Ey dünya, ey insanlar barış içinde yaşamak istiyorum. İçimde barış kıvılcımları olmalı, ışık ışık yayılmalı bütün evrene. Savaşsız, kavgasız bir dünya istiyorum, sevgi dolu. Sevgisiz insanlık, sevgisiz dünya olur mu? Ben sevgisiz ne yaparım? Aç kalınır ama sevgisiz kalınmaz. Sevgi duygudur, heyecandır, aşktır. Sevgi yüreğimizde çiçektir. Sevgi çiçeği olmadan yaşanır mı? Neden beni, insanlığı hoşgörüden uzak tutuyorsunuz? Anlayış göstermiyorsunuz… Yaşam çizgime haykırarak sesleniyorum; Barış istiyorum, sevgi istiyorum, yaşama tutunmak, hoşgörüyle yaşamak istiyorum…

Ben çocuğum, bunlar benim hakkım. Ben everenin geleceğiyim” dedi.
Salonun dip köşesinde yaşamla savaşan ve sönmeden yanan 4. Mum alevlerini kabartarak haykırdı;
- “Ey çocuk! Sinirlenme, kızma, korkma benim adım Umut” dedi. “Umut ateşi sönmemeli yüreğimizde, alev alev yanmalı, umut dalgaları hep yayılmalı. Umuda ulaşmak için ey çocuk, ey geleceğin büyüğü umutlu çalışmalı, umutla büyümeli ve umutla yücelmeli. Umut Kaf Dağı’nın ardında diyorlarsa oraya da koşarak, yılmadan gitmelisin. Umutla geleceğe adım adım yürümelisin. İnsanlığa ve geleceğe umutla sarılmalısın.

Evet, seçim üstü bu fıkrayı neden anlattım? Galiba ben de umut ediyorum; Birbirimize anlatacaklarımızı, sevgiyle hoşgörüyle anlatmak ve bir bütün olduğumuzu unutmadan, çocuklarımıza geride güzel örnekler bırakmak için.
Sevgi ve hoşgörüyle kalın!

YORUM YAP