Şahin Dirik

Salgın Mevzusu

Salgınlar yüzyıllardan beri insanların en büyük korkularından olagelmiştir. Öyle ki bu konu üzerine sürekli kitaplar yazılıyor, dizi ve filmler çekiliyor. Yüzyıllar önce özellikle Avrupa'yı kasıp kavuran ve hatta nüfusun üçte birini yok eden, “Kara Ölüm” olarak adlandırılan Veba'yı kim unutabilir mesela? Çiçek hastalığını, Kolera'yı, İspanyol Gribi'ni… Örnekler çoğaltılabilir… Ancak tüm bu hastalıkların ortak bir yanı var; hepsi tarihe karıştı. Şüphesiz ki eninde sonunda Koronavirüs'ün kaderi de bu olacak. Ama ne zaman?

Yeni düşmanımız Koronavirüs'e bir göz atalım. Mesela bu virüse yakalanma ihtimali en yüksek olan meslek guruplarını gözden geçirelim ki hangi vatandaşlarımız ekstra özen göstermeleri gerektiğinin farkına varsın. Peki, bu meslek grupları hangileri?

Independent Türkçe'den Ali Kemal Erdem'e konuşan Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof. Dr. Hamid Hancı, enfeksiyon kapma riskini en yüksek yaşayan meslek grubunun sağlık çalışanları olduğunu belirterek onlar içerisinde de ilk sıraları, diş hekimleri, kliniklerde çalışanlar, mikrobiyoloji uzmanları, kan ürünleriyle çalışanlar ve en çok hastalarla temas edenler olduğunu belirtti.

Bunun dışında kalabalık ortamlarda çalışan veya bulunmak zorunda kalan meslek gruplarının da her zaman en fazla risk içerisinde olanlar olduğunu kaydeden Hancı bunları şöyle sıralamış:

“Yurtlarda kalan öğrenciler ile koğuşlarda birlikte kalan askerler her zaman enfeksiyon kapmaya en yakın kesimleri. Bunun yanında arama kurtarma ekipleri, polisler insanlarla temasları fazla olduğundan risk içerinde olanlar. Yine berberlergüzellik merkezlerinde çalışanlar da risk taşıyor. Öğretmenleri de unutmamak gerekiyor. Çocuklarla iç içe olduklarından öğretmenler de bulaşıcı hastalıklardan etkilenebiliyor. Bunun yanında pek tabii ki temizlikçiler ve AVM gibi kalabalık yerlerde çalışan insanlar da diğer riskli gruplar."

Anlaşılan o ki para ile alışverişi olan meslek gurupları da risk altında. KLİMUD Laboratuvar Güvenliği Çalışma Grubu Başkanı ve Tıbbi Mikrobiyoloji ve Parazitoloji Uzmanı Doktor Orçun Zorbozan, koronavirüsün bulaşma koşullarına dikkat çektikten sonra sözlerini şöyle devam ettirmiş:

"Çalışma ortamında özellikle kapalı alanlarda insanlar ile 1.5 metreden daha yakın mesafede bulunulan meslekler, yani virüsü taşıyan aerosollere maruz kalınabilen meslekler, bu hastalık açısından risk altındadırlar. Mesleği gereği çok fazla kişinin dokunduğu yüzeylerle temas etmek durumunda olanlar da cansız yüzeylerdeki virüsleri ellerine bulaştırma yoluyla enfekte olabileceklerinden bu meslek gruplarındakiler de risk altındadırlar. İkinci gruptaki meslekler için en önemli taşıyıcılardan biri paradır. Çok fazla para alışverişi olan meslekler bu hastalık açısından risk altındadırlar."

Kalabalık işyerlerinde çalışan kişi sayısı ile kişiler arasındaki mesafenin azaltılabileceğini söyleyen Zorbozan, önerilerini şöyle sürdürmüş:

“Yoğun müşteriye sahip işyerlerinde müşteriler kapalı alana uygun mesafe gözetilerek sıra ile alınabilir. Enfekte yüzeylerle temasın çok olduğu meslekler için de özellikle para temasını mümkün olduğunca azaltmak, el hijyenine önem vermek, elleri uygun şekilde yıkamak, el yıkama imkânı kısıtlı ise uygun el dezenfektanlarını kullanmak ve elleri ağıza, buruna, yüze ve gözlere götürmemek bulaşma riskini azaltacaktır.”

Uzman tavsiyelerini kulağımıza küpe yapmakta elbette fayda var. Gelelim yaygın bir şehir efsanesine; Havalar ısınınca Koronavirüs'ün yok olacağı.

İlkbahara yeni yeni girdiğimiz şu dönemde en çok konuşulan konulardan biri, yeni koronavirüs SARS-CoV-2'nin neden olduğu COVID-19 salgınının yazın etkisini kaybedeceği. Gerçekten durum böyle mi, yazın bu salgını atlatacak mıyız?

Yüksek sıcaklıkların yeni koronavirüs SARS-COV-2'yi etkili bir şekilde öldürüp öldürmeyeceği konusu belirsizliğini koruyor. Yeni bir virüs olduğu için bunu kanıtlayan bir araştırma yok.

Ancak, 2002-2003 yıllarında küresel bir salgına neden olan Sars koronavirüsünün (SARS-COV) Dünya Sağlık Örgütü'ne göre 56 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda öldürüldüğünü biliyoruz.

Teorik olarak, COVID-19 virüsü (koronavirüs ailesinin Sars ve Mers de içeren bir parçası) sıcaklığa duyarlıdır. Tüm virüsler, Kapsid adı verilen bir protein kabuğunun içindeki bir nükleik asit molekülünden oluşuyormuş. Koronavirüs gibi bazı virüslerin, kabuğun dışında bir dış zarı vardır. Bu membran ısıya nispeten duyarlıymış.

2003 sars salgını sırasında, virüsün yaklaşık 300 kişiyi öldürdüğü Hong Kong'daki her 1 santigrat derece için doğrulanan vakaların sayısı 3.6 azaldı. Buna rağmen Sars salgını 8 ay sürdü.

Sars ve COVID-19 arasındaki farklar yeni virüsün esnekliğini tahmin etmeyi zorlaştırmaktadır. Sadece ateşi olan hastalar tarafından başkalarını enfekte edebilen Sars'ın aksine, COVID-19 olan insanlar herhangi bir belirti göstermeden hastalığı yayabilir ve salgını kontrol etmeyi çok daha zorlaştırabilir.

Ancak yakın tarihli bir çalışma COVID-19'un, Sars'tan çok daha bulaşıcı olduğunu gösterdi. Tıbbi araştırma arşivi Biorxiv tarafından 15 Şubat'ta yayınlanan çalışma, yıllardır sars ve Mers gibi farklı koronavirüs tiplerini araştıran Teksas Üniversitesi araştırmacısı Jason McLellan tarafından yönetilen bir ekip tarafından gerçekleştirildi.

Sıcaklık yükseldikçe, koronavirüs havada yüzer veya yüzeylere yapışır. Her ikisi de sadece kısa bir süre hayatta kalabileceği yerler. Ancak vücuda bir kez girdiyse, enfekte etme yeteneği sıcak havayla azalmıyor. Şu anlık konuyla ilgili bilinenler bundan ibaret.

YORUM YAP