Ahmet Yücegök

Moral Bozan Yazı

Maalesef, toplum olarak kronik bir hastalığımız var. Felaketleri, kötü ihtimalleri, sadece bir başkasının başına gelince hatırlıyoruz. Otoyolda 160 km. hızla giderken, kaza yapmış bir araç gördüğümüzde, kulağımızı çekip üç kere direksiyona vuruyoruz ama gaz pedalından ayağımızı çekmiyoruz. Akciğer kanserine yakalanmış birisini gördüğümüzde, "Allah düşmanına bile vermesin" diye dualar ediyoruz ama çıkışta sigara yakıyoruz.
Depremi de sadece bir başkasının başına gelince hatırlıyoruz. Hadi itiraf edin, hemen hepinizin, "oh oldu diyen" faşistin bile yüreğinin bir kenarından geçti değil mi "ya burada da olursa?" korkusu...
Evet, olacak. Hem de burnumuzun dibinde. Silivri açıklarında, "Silivri çukuru" denilen yerde... Daha önce de bir kaç kez yazmıştım, deprem konusunda Türkiye'nin en yetkin iki-üç isminden biri, Prof.Dr. Ahmet Ercan, 2007 yılında Silivri'ye geldiğinde ona sordum bu deprem işini... İkimiz birlikte Küpeşte'nin olduğu deniz fenerine gittik, oradan eliyle göstererek anlattı, Silivri çukurunu ve fayı... Google'da açıp bakın, gerçekten de Küpeşte'den çıplak gözle görülecek kadar yakında "küçük kıyamet"...
Van'daki deprem, bir çok konuda şapkamızı önümüze koyup düşünmemizi sağladı aslında... Hem deprem anını, hem sonrasını... Ve gösterdi ki, "1970'li yıllarda Anadolu Yakası'nda yapılan tüm inşaatların malzemelerini biz verdik. Kumu denizden çektik, demirleri hurdadan... İstanbul'da deprem olursa ordu bile giremez, ölen şanslıdır." diyen Ali Ağaoğlu galiba haklı...
Hepi topu 100 Bin nüfuslu Van'da yaşananları, 15 Milyon nüfuslu İstanbul'la kıyaslayın.
100 Bin nüfusa gücü yetmeyen ülke, 15 Milyon'la nasıl başa çıkacak? Sadece Silivri'nin nüfusu 140 Bin...
Kızılay Başkanı'na çok kişi kızdı ancak adamcağızın söylediği çok doğru bir şey var; "Biz alt tarafı bir yardım kuruluşuyuz. Görevimiz, yapmamız gereken belli. İnsanlar devletin sorumluluğunu, görevini de bize yüklüyor. Çadır dağıtmakla iş bitmez. 100 Bin kişinin hepsine de çadır verseniz bu sorun çözülmez." demişti. Bu arada yine bu depremde sayıyı ezberledik ki, Türkiye'nin toplam çadır stoğu sayısı, 50 Bin... Rakamı tekrar hatırlatayım, Silivri'nin bile nüfusu 140 Bin...
1999 depreminden sonra yayınlanan raporlarda, İstanbul ve yakın çevresinde, toplam 2 Milyon binanın, depreme dayanıklı olmadığı, acilen güçlendirilmeleri ya da yıkılıp yeniden yapılmaları gerektiği yazmıştı. Geçen 12 senede, kaç bina bu şartlara uydu?
Van'daki manzaralara bakınca, olası İstanbul depreminde işin "yardım" kısmının, en az depremin kendisi kadar felaket olacağını görüyoruz. 100 Bin nüfusu doyuramayan, yardımı koordine edemeyen bir devlet var tepemizde...
Bir kaç rakam daha verip, moralinizi daha da bozayım. İBB'nin bir seyyar mutfağı var, günde 30 Bin kişiye yemek çıkartabiliyor. Bir de mobil fırını var, günde 5 Bin ekmek kapasiteli... Nüfusu tekrar hatırlatayım mı?
Van'da sabırsızlıktan, şoktan, açlıktan, çaresizlikten kamyonlara saldıran halka "yağmacılar" dediniz ama... Olası bir İstanbul depreminde, efendi efendi sıraya girip, arkanızdakine "aaa lütfen, buyrun önden geçin, vallahi olmaz buyrun" diyeceğinizi zannetmeyin. Allah'tan AVM'ler bol ve dev... O kaosta, hepsi lime lime yağmalanacak...

Haberin devamı 31.10.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…



YORUM YAP