Sevginar Sali

Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır!

Oldukça hızlı ve hareketli başladığımız yeni haftanın sonuna doğru herkesin ortalığı karıştırma gücü tükendi galiba…
Dünü oldukça sessiz geçirdi Silivri… İktidar, muhalefet herkes eteklerindeki taşları döktü, şimdi olacakları bekliyor… Yaşanan rahatlama da hissedilmiyor değil hani…
Israrla girmediğim bir konu vardı son mecliste yaşananlar çerçevesinde ama konuşulanları, yazılanları gördükçe susmayı da kendime yediremedim…
"Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır…” sözünü hep hatırlarım böyle zamanlarda…
"Yusuf Köroğlu’nun babası hastaydı”,  "Mustafa Saral izinliydi”, "Arzu Yalçınkaya il dışındaydı”…
Işıklar’ın tek oyuyla çıkan satış kararının sorumlusu/’günah keçisi’ olarak Lütfü Vardar ima ediliyor, kimileri açıkça söylüyor… Ben Vardar’ın bu olayda ne yapıp, yapmadığından ziyade bugüne kadar bize siyasi duruşuyla ne ifade ettiğini hatırlatma ihtiyacı hissediyorum…
Siyaseti hiçbir maddi ve politik çıkar için yapmayan (ki AK Parti’de teşkilat kökleri (yeni bir siyasi kuruluş olmanın etkisinde) zayıf olduğundan), her yönüyle örnek bir duruş sergileyen kaç kişi sayarsınız Silivri siyasetinde… Ben hiç düşünmeden Lütfü Vardar’ı söylerim… Her ne yaptıysa doğru olduğuna inandığı için öyle davrandığına güvenirim. Ve bu bence çok önemli  ve haklı bir gerekçe. Siyaseti körü körüne yapmak yerine yanlışa dur demek, doğrunun arkasından ne pahasına olursa olsun gitmek, gidebilmek önemli meziyettir siyasetçi için…
Ne CHP’nin beş muhalifini AK Parti’de görürüz, ne de Vardar’ı CHP’de… AK Parti’den ayrılma durumunda siyaseti bırakmayı tercih edeceğine inanıyorum. Çünkü CHP’ye geçmesi de siyasi hayatını bitirmesiyle eş değer olur zaten onun gibi biri için ve o bunu idrak edecek zekâda biri… Siyasette usta manevra geçişleri meşhurdur, yapanları da gördük ama Vardar bu kıvraklıkta bir kişi değil…
Anlamadığım bir konu var… Lütfü Vardar gibi 15 kişi koysa vitrinine Silivri’de seçim alacak olan AK Parti var olanları neden yok etme çabası içindeymiş gibi davranıyor?
Gazetecilikte bize hep bir örnek verilirdi… Trafik kazası geçiren bir kişiyi gördüğünüzde ona yardım mı edersiniz, haberci olarak görevinizin gerektirdiği görüntüsünü mü çekersiniz? Kuşkusuz haberci için olay anı görüntüsü önemlidir ve anlık yakalanması gereken bir şeydir. İnsani boyutuyla düşündüğünüzde, "Yemişim görüntüyü bir insanın hayatı söz konusu” der, düşünür ve öyle hareket edersiniz…
Duyduğum, bildiğim, öğrendiğim pek çok şeyi haberci mantığıyla anında patlatmak yerine, sonucunda zarar görecek insanları, yarar sağlanamayacak Silivri’yi düşünmek hep önceliğim oldu… Önemli olan şeyin işlerin düzgün ilerlemesi ve kimsenin üzülmemesi olduğuna inandım. Yoksa ne manşetler atılır, kimler kimlere kırdırılır!? Ne tatlıdır egoları bizim sektördekilerin ve de siyasetçilerin, tanınmış meşhur insanlarımızın!
Harcamak çok kolay! Kazanmak zor! Hele saygınlığı…
Vardar olayında bir kez daha gördüm ki herkes yapıp, yapmadığı şeyi sorgularken aslında kendi niteliğini ortaya koydu.
Vardar, hiç kimse ve hiç bir şey için doğru olmadığına inanmadığı, güvenmediği bir şeyin arkasında durmaz, gitmez... Ben bunu bilir ve söyleme ihtiyacı, gereği hissettim!

GÜNÜN SÖZÜ…
İnsanlar vardır;
Gelip geçerler hayatlarımızdan…
Kimi depremlerle gider, kimi fırtınalarla…
Ben kalanlardan yanayım…
Gitmeyenlerin sadakatini ve sabrını severim,
Sarılıp bırakmayanların sıcaklığını...
• Şems-i Tebrizi

YORUM YAP