Sevginar Sali

Denizi geçip çayda boğulmak!

“Bazen” diye söze başlayacakken düzelttim; esasen her zaman ne yaparsanız yapın asla kabul göremeyeceğiniz bir kesim olur. Kimilerinin nazarında da ne kadar büyük yanlışa imza atarsanız atın bir savunma zırhı sizi sarmalar. Bu bir gerçeklik ama gerçeğin tamamı asla değil!
Doğrular ve yanlışlar kişiye göre, şartlara göre değişik sabit şeyler değildir. ‘Onay' ile ‘karşı çıkış'; bu iki ucu birbirine bağlayan ana gövdesi vardır her olayın. Ve orası genelde sağlam temellere dayanır…

ASIL ÖNEMLİ OLAN İKİ UCU BİRLEŞTİRENLERDİR
Mesela gündemdeki ‘araç bağışı' konusu! Tasarruf zorunluluğu, araç gereç ihtiyacı, imkanların kısıtlılığı, yapılması gereken işin aciliyeti vs… Bağışı karşılıksız yapan kişi beklentiye girecekmiş! Girebilir, beklentisinin karşılanma durumuna bakalım! Müsemma gösterilecekmiş kamunun bundan zararı var mı değerlendirelim!

KAMU YARARI VARSA YANLIŞ SUÇ TEŞKİL ETMEZ
Bizim alandan bir örnekle anlatayım… Yargı diyor ki “Kamu yararı varsa bir haber yanlış da olsa suç unsuru teşkil etmez!” Yani yasa gazeteciye diyor ki; sen kamu yararının peşine düş, haberde aktardığın bilgiler yanlış da olsa ben sana bunun hesabını sormam :) Bu mantıkla beraat ettiğimiz birkaç olaya ilişkin haber hatırlıyorum inşallah halen öyledir!

ŞEHİR RANTLARI HALKA ADİL ŞEKİLDE YAYILMALI
Geçmiş dönemlerden ‘şehir rantı'na dair Süheyl Kırkıcı'nın İmar Komisyon Başkanı olduğu dönemde yaptığı bir değerlendirmeye dikkat ederim hep. Şehir rantının kötü bir şey olmadığını, her şehrin bu açıdan belli bir potansiyeli bulunduğunu bunu halka adil şekilde dağıtılması noktasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti. Şehir rantlarının belli kişiler ve zümreler yerine halka yarar getirmesi gerektiğini belirtti. Yatırımcılar, sanayicilere devletin kolaylaştırıcı yüzünün gösterilmesinde bir sakınca görmüyorum. Onlara bu yolla sağlanan ranta halkın karşıdan bakması yerine hak ettiği payı alması durumunu gözetmeliyiz.

HAKKANİYETİN GÖZETİLDİĞİ YERDE HATA PAYI AZALIR
Adalet ve hakkaniyet kıstasları arttıkça yanlış olma durumu azalır. Bunun sağlanması zor ve hassas bir süreç kabul ama olursa da ne kadar iyi bir iş, güzel bir başarı olacağını göz önünde bulundurun.

KAMUNUN ZARAR ETTİĞİ YERDE KİMSE KAZANMAZ!
Kamunun zararı noktasında kimsenin kar edebileceğini düşünemiyorum. Vurgunlarla gelen kazançlar, dayanıksızdır, güçlü, kalıcı, sağlıklı olma şansları yoktur.
Kamunun hakkının gözetildiği ölçüde herkes kazanır bir anda olmaz ama süreç aksi yönde işlemez bunu bilin…

***
*Günü kurtarmak peşinde değil; köy okullarına yatırım yapmanın ötesinde 100 çocuğun bile gitmediği yerleri es geçmiyor.
*‘Yapayım da nasıl olursa olsun' yaklaşımı yok; her işin inine cinciğine kadar bizzat uğraşıyor.
*Anlık kazanımların insani gibi durmuyor; olsa Ankara'dan Silivri'ye gelmezdi!
*‘Ne pahasına olursa olsun kazanayım' kafası semtine uğramıyor… Seçimde bir kişiye herhangi bir söz vermediği gibi, bugün kızılacak her şeyi de yapacağını deklare etti!
*Kimseye minnet ettiği de yok! Kurda “Neden boynun kalın?” demişler, “İşimi kendim görürüm de ondan” demiş misali kafasının dikine gidiyor…
Belediye başkanlığı başarısından başka buradan giderken götürebileceği siyasi sermayeden başka kazanım ufukta görünmediğine göre : )
Volkan Yılmaz'ın; yönetim tarzı ve yaklaşım meselesini bizden çok düşündüğünü ve araç hibeleri ile ruhsat harçları ya da kaçak yapılaşmalarının artı - eksilerini doğru hesap ettiğini düşünüyorum.
Denizi geçip çayda boğulmak mukadderatına karşı ise sorgulamayı, takibi yine de bırakmayalım! Denetlenmediğini hissetmek herkese hata yaptırır! Herkese!!
Kaldı ki; “İtimat, takip ve kontrole mani değildir” diye kim buyurduysa güzel formüle etmiş : )

YORUM YAP