Şahin Dirik

Yapay zekâ treni kalktı, kanunlar hâlâ istasyonda

Değerli okurlarım, bugün sizlere Silivri özelinde bir konudan değil, ama hepimizi ilgilendiren, hayatımızın her alanına yavaş yavaş yerleşen bir meseleden bahsedeceğim. Her gün biraz daha içimize giren, işlerimizi, iletişimimizi, hatta düşünme biçimimizi bile değiştiren bu yeni güç; adını sıkça duymaya başladığımız yapay zekâ.
Son birkaç yılda hayatımıza sessiz sedasız ama güçlü bir şekilde giren bir devrim oldu adeta yapay zekâ. Bugün hepimizin cebinde ya da bilgisayarında bir yapay zekâ uygulaması mevcut. ChatGPT, Grok ya da Gemini gibi sistemler artık sıradan bir internet aramasından daha kullanışlı hâle geldi. Kimimiz ödevini yaptırıyor, kimimiz yabancı metin çevirisi yaptırıyor, kimimiz iş planı veya görsel hazırlatıyor. Kısacası yapay zekâ artık “geleceğin teknolojisi” değil, doğrudan bugünün bir parçası.
Ama bir sorun var: teknoloji uçuyor, kanunlar yaya kalıyor. Tabii buna sorun denirse. Azıcık kafası çalışan biri bu durumu sorun değil, fırsat olarak görecektir. Yapay zekâ her geçen gün kendini geliştirirken, ülkelerdeki yasalar bu hıza yetişemiyor. Henüz “yapay zekâ nasıl kullanılmalı, nerede sınır çizilmeli, kim sorumlu olmalı?” sorularına kesin bir yanıt verebilen doğru düzgün yasa yok. Bu boşluk da ister istemez bazı fırsatlar doğuruyor. Çünkü ortada sınır net değilse, insanlar o sınırı kendine göre esnetmeye başlıyor.
Özellikle üniversitelerde durum daha da ilginç. Bugün öğrenciler ödevlerini yapay zekâya yaptırıyorlar. Üstelik hocalar bunu çoğunlukla fark edemiyor. Çünkü ödevleri tarayıp “Bu yapay zekâ tarafından mı yazıldı?” diye net biçimde anlayabilecek araçlar henüz yeterince geliştirilmiş değil. Zamanında biz öğrenciyken bir test kitabının cevap anahtarını bulup ödevi tamamlayacağız diye kırk takla atar, akla karayı seçerken zamane gençlerinin elindeki bu imkânı gördükçe derin bir “ah” çekmiyorum desem yalan olur.
Aynı şey çeviri işleri için de geçerli. Yapay zekâ artık öyle düzgün çeviriler yapıyor ki, profesyonel bir çevirmenle farkı ayırt etmek çoğu zaman mümkün olmuyor.
Arkadaş, aile veya iş hayatında yaşadığı sorunla ilgili yapay zekâdan tavsiye isteyenler, büyüttüğü çiçek veya beslediği hayvanın bakımıyla ilgili fikir alanlar, hatta sevgilisinden yapay zekâya yazdırdığı mesajla ayrılanları bile gördü bu gözler.
Reklamcılar işlerini yapay zekâya yaptırıyorlar. Görselleri oluşturmak için yapay zekâ kullanıyorlar. Birçok alanda reklam ürünleri için stüdyoda fotoğraf çekimi yapmak tarihe karışmış durumda. Herkes yapay zekâya kafasına göre fotoğraflar, videolar tasarlatıyor.
Kimisi yapay zekâyı böyle maddi avantaja çevirirken, kimisi de manevi doygunluk yaşamak için kullanıyor. Yapay zekâ ile sohbet edenler, hatta flörtleşenler var. Yine yapay zekâya şimdiki hallerini çocukluk hallerine sarılırken çizdirenler, kaybettikleri yakınlarıyla, hiç sahip olamadıkları çocuklarıyla veya hayallerindeki partnerleriyle kendilerini yan yana çizdirip bundan manevi tatmin yaşayanlar gırla.
Tabii bu kafamıza göre serbest kullanım durumu geçici. Şunu çok net söyleyebiliriz: Önümüzdeki yıllarda yapay zekâ ciddi biçimde yasalarla, kurallarla ve kontrollerle çevrilecek. Devletler yavaş ama emin adımlarla bu teknolojiyi denetim altına almak için çalışmaya başlayacak. Tıpkı başta sosyal medya nasıl serbestti de şimdi kanunlarla kafes altında, tasmalanmış bir vaziyetteyse, aynı şey yapay zekânın da başına gelecek.Hatta şöyle diyeyim: Önce kanunlar ve cezalar gelecek, ardından da vergiler. Evet, yapay zekâ da maalesef vergilendirilecek.

Üniversiteler de aynı şekilde tespit sistemlerini geliştirecek. Şu anda “Kim ne kadar yapay zekâ kullanıyor?” sorusu belirsiz olabilir ama bu uzun sürmeyecek.
O yüzden bugün yaşanan bu “boşluk dönemi” aslında kısa bir ara. Teknolojinin yasaları solladığı nadir bir zaman dilimindeyiz. Bu elbette büyük bir fırsat. Kafamıza göre at koşturduğumuz, kanunların henüz bizi sınırlayamadığı yeni bir dünya var elimizde. Otoritelerin henüz müdahale edemediği bu geniş dünyada derin, özgür bir nefes alıyoruz. Bir noktaya kadar keyfini çıkarmak lazım elbette. İleride çocuklarımıza anlatacağımız “Yapay zekâ kanunu henüz çıkmamışken ben şunları, şunları yapardım.” şeklinde cümleler kuracağımız dönemde yaşıyoruz şu an.
Sonuç olarak; yapay zekâ artık hayatımızın tam ortasında. Onu yasaklamaya çalışmak değil, anlamak ve doğru kullanmak gerekiyor. Kanunlar bir gün mutlaka yetişecek ama o güne kadar bu teknolojiyi tanımak, sınırlarını öğrenmek ve kendi etik pusulamızdan çok fazla şaşmadan hayatımızı kolaylaştırmaya bakmak en akıllıcası. Çünkü yapay zekâyı kullanmak kolay ama onu doğru kullanmak, geleceği şekillendirecek asıl mesele.

 

YORUM YAP