Şahin Dirik

Taksicileri Yeniçerilere benzetiyorum...

İbretlik bir tespittir bu; günümüzde İstanbul taksicilerinin, Osmanlı'nın Yeniçerileri ile davranış bazında gösterdikleri paralellikler hiç de az buz değil!
Bunu yıllarca İstanbul içinde okumuş ve yaşamış biri olarak söylüyorum. Size taksicilerle ilgili olumsuzlukları kısaca özetleyeyim; lafım hepsine değil ama büyük çoğunluğu eğitimsiz, kaba ve başka bir iş bulamadıkları için bu mesleği yapıyorlar. Çoğunun yol bilgisi yok denecek düzeyde, istemedikleri güzergâhlara da gitmiyorlar. Trafik kurallarına uymak gibi bir dertleri deseniz hiç yok. Yol kenarında çekirge sürüleri misali müşteri bekledikleri için trafiği felç etmekten de çekinmiyorlar. Trafik kurallarını uygulamaya çalışan polislere isyan bayrağı çekmekten de geri durmuyorlar. Kısa mesafe beğenmiyorlar, yağmurda, karda piyasada yoklar, yakaladıkları turistleri çok affedersiniz donlarına kadar tokatlarken de gram yüzleri kızarmıyor!
Maalesef en az “yasal bir mafya çetesi” kadar örgütlüler. Hatta onlar için en örgütlü meslek grubu bile diyebiliriz. Kendi menfaatlerine, aşırı tutucu bir Müslüman'ın Kur'an-ı Kerim'e olan bağlılığı gibi bağlılar. Cemaat örgütlenmeleri gibi, kendi menfaatlerinin etrafında örgütlenmişler. Kim taksicilerin kişisel menfaatleri aleyhinde bir kural, bir kanun getirmeye hazırlansa anında o kişi/kurum karşısında örgütlü bir şekilde tepkilerini gösteriyorlar. Getirilen kural veya kanun kamu menfaatine olsa bile bunu umursamıyorlar, tek düşündükleri kendi menfaatleri. Hatta bu uğurda siyasetçilere, devlet kurumlarına tehditler savurmaktan bile geri durmuyorlar. Evet, maalesef böyleler. Yaptıkları keyfi davranışlara, uygulamalara ne zaman bir düzenleme getirilmeye kalkışılsa taksiciler de Yeniçeriler gibi “istemezük istemezük” diye sürekli İstanbul'da kazan kaldırmaktalar.
Gelin, İstanbul'un taksicilerinin, Yeniçeriler ile gösterdikleri davranışsal paralellikleri yakından inceleyelim. Yeniçeri Ocağının kazan kaldırmakla arası çok iyiydi. İşlerine gelmeyen her fermana, her uygulamaya isyan eden, "kazan kaldırmak" deyimini güzel Türkçemize sokmuş olan askerler topluluğudur bu ocak. Bir noktadan sonra her aybaşında sabahları "Oooops maaşlar yatmamış... İsyan çıkarak, padişah kesek" düşüncesiyle uyanan başıbozukların yanında "barut imparatorluğu" olarak anılan Osmanlı İmparatorluğu'nun en ölümcül askeri gücüdür kendileri. Devletin düşmanlarını "ceddin deden" mehterinde geçtiği gibi "kahretmek" amacıyla kurulmuşken zamanla yozlaşıp devletin kendisine kan kaybettiren bir kılıcın hikâyesidir yeniçeriler. Bu sürecin askeri açıdan sonucu ise yeniçeri ordusunun artık profesyonel ve elit bir askeri güç olmaktan çıkıp neredeyse bir milis gücüne dönüşmesi oldu. Sürecin başlarında çoğu zaman askeri sınıftan gelmelerinin getirdiği avantajla ya da bazen şiddet uygulama potansiyellerinin sağladığı kozla esnafın ve locaların içine zorla giren, kendini ortak eden yeniçeriler artık mesleki olarak yeni sosyal bağlar kurmaya başladılar. Dahası, bu işi de geçip organize şekilde suç işleme, haraç alma, kız kaçırma, cinayet gibi olaylara da karışmaya başlamışlardı. Yani görevleri devlete hizmet etmek, halkı korumak olan Yeniçeriler, yozlaşıp hizmet etmek ile yükümlü oldukları devletin önünde bir engele dönüşmüş, halka zulmeden organize bir yapıya evirilmişti. Yeniçeriler, zamanında, Sultan Genç Osman'ın kurmak istediği alternatif modern orduya ya da Sultan II. Selim'in kurduğu Nizam-ı Cedid Ordusu'na karşıydılar. Kendileri iyi hizmet vermedikleri ve hatta iyi hizmet verme gibi bir niyetlerinin olmadığı gibi kendilerinden iyi hizmet verme potansiyeli gördükleri olası rakipleri de zorbalık ederek yok yok etmişlerdir.
Gelelim İstanbul'un taksicilerine… Hizmet etmekle yükümlü oldukları halkın analarından emdiği sütü burnundan getiren bir meslek topluluğu düşünün. Aynı Yeniçeriler gibi, yaptığı işten, aldığı paradan memnun olmayan, sürekli homurdanan bir meslek grubu düşünün. Tıpkı Yeniçeriler'in zamanında, Sultan Genç Osman'ın kurmak istediği orduya ya da Nizam-ı Cedid Ordusu'na karşı olup, bu orduları zorbalıkla yok ettikleri gibi, İstanbul'un taksicileri de “Uber” ve “Scotty” gibi alternatif ulaşım hizmeti veren uygulamaları siyasileri tehdit ederek yasaklattılar. Ayrıca taksicilerin zamanında toplanıp dövdükleri Uber şoförü sayısının da haddi hesabı yok! Hatta şimdi de gözlerini elektrikli scooter mobil aplikasyonu olan “Martı” uygulamasına diktiler.
Bunların hepsi bir yana, İstanbul'da 30 yıldır yeni taksi plakası verilmemesi gibi bir gerçek var ortada! Bu arkadaşlar alternatif uygulama istemedikleri gibi mevcut taksi sayısının artmasına da karşılar! 1990 yılında kentin nüfusu 7 milyon 309 binken kentte 17 bin 395 taksi plakası bulunuyordu. Bugün ise İstanbul'un nüfusu 16 milyon, kentte hala 17 bin 395 taksi plakası bulunuyor! Sayılı olan taksi plakalarının değeri 2 milyon TL'yi aşıyor! İstanbul Taksiciler Odası, AK Parti hükümetini kıskaca almış durumda, ne isterseler yaptırıyorlar. Hükümetin böyle örgütlü bir grubun İstanbul'da adeta terör estirmesine çanak tutması beni ve eminim ki pek çok vatandaşı ziyadesiyle kızdırıyor. Bunların bir de oda başkanları var ki akıllara zarar, oraya hiç girmeyeyim! Geçtiğimiz günlerde İBB, Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında 1000 yeni taksi plakası teklifi 9. kez oy çokluğu (AKP'lilerin oyları) ile reddedildi. İBB'nin yeni taksi talebi bu ay yine gündeme gelecek. Daha önce dokuz defa UKOME'de reddedilen teklif onuncu kez oylamaya sunulacak.
Tüm bu gelişmelere ek olarak İBB Başkanı İmamoğlu'nun “Taksi plakası ağalığı bitecek. Gözünüz bizde olsun” sözleriyle duyurduğu taksi plakası tahsisi ile ilgili yeni sistem yürürlüğe giriyor. Buna göre, taksi plakası satışında “şoförlük mesleği geçim kaynağı” şartı aranacak. Ayrıca İBB, esnaf odaları ve emniyet birimleri temsilcilerinden oluşturacağı komisyon ile mevcut taksi plaka sahipleriyle ilgili inceleme yapacak. Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu, kararı kabul etmediklerini, yargıya gideceklerini söyledi. Aksu "İBB yönetimi İstanbul'da kaos peşinde" dedi.
Yahu siz kimsiniz? 16 milyonluk mega kentte kendinize bir alan parsellemiş, alanınıza gireni asıyor, kesiyor kafanıza göre cezalandırıyorsunuz. Arkanıza da almışsınız, hükümeti kafanıza göre iş yapıyorsunuz.
Ama benden söylemesi, o hükümet artık “yolcudur Abbas, bağlasan durmaz” hükümetidir. O gün geldiğinde ne yapacaksınız acaba? Misliyle sorulmayacak mı yaptıklarınızın hesabı? Burnunuzdan fitil, fitil gelmeyecek mi? İnanın bana, o günler sandığınız kadar uzak değil…
Yeniçerileri bitiren “Vaka-i Hayriye” yani hayırlı olay meselesinin mimarı II. Mahmut'tu. Tam da hak ettikleri nitelikte bir ceza kesti, hak ettikleri gibi uğurladı hepsini. Dilerim taksici lobisinin II. Mahmud'u da İmamoğlu olsun! Hak ettikleri muameleyi göstersin.
Yazımızın son paragrafında da Silivri'deki durumdan bahsedeyim. Silivri'de aradığı taksi durağına ulaşabilen var mıdır? Telefonu açılan var mıdır? Başta çarşıdaki durak olmak üzere durakların önü hep kuyruk. Yağmurlu havada taksi bulmak zaten hayal. Ben geçen gün Rumeli Üniversitesi'nin oradan, çarşıya inecek oldum.
Dört durağı aradım yalnızca biri açtı, o da mesafeyi beğenmedi kabul etmedi. Sonra ulaşmadığım duraklardan birini defalarca kez daha arayarak zar zor ulaşabildim, Selimpaşa'ya gideceğimi söyleyip bir taksi istedim. Biraz bekledikten sonra taksi geldi, bindim. 200 metre ilerledikten sonra telefonum çalıyormuş gibi yaptım, açıp konuşuyormuş gibi yapıp taksiciye “Annem anahtarını evde unutmuş, plan değişti.
Selimpaşa'ya değil çarşıya gitmemiz lazım, anneme kapıyı açacağım” diye yalan söyledim. Adam söylene söylene beni eve götürdü. Şimdi burada ben mi utanmalıyım, bana bunu yaptıranlar mı?

YORUM YAP