Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu, Sanayi Sitesi ziyaretlerinin ikinci gününde de esnaflar tarafından samimi ve içten bir şekilde karşılandı. İlk gün belediyeye iş yapan birkaç esnaf ödemelerdeki aksaklıkları hatırlatırken, ikinci gün tamamen Başkanlarını görmekten duydukları mutluluk hâkimdi. Özellikle CHP İl Başkanının görevden alınmasıyla yaşanan gelişmelerin ardından Balcıoğlu'na gösterilen sahiplenme duygusu dikkat çekiciydi. Başkan'ın, “Her şey düzelecek” diyerek verdiği umut, vatandaşlarda karşılık buldu.
Vatandaşların isteklerini dinlemeye özen gösteren Balcıoğlu, girdiği işyerlerinden “Biz sizin için ne yapabiliriz?” sözleriyle de uğurlandı. Sanayi Sitesi'nin ağır çalışma ortamında kirden çekinmeden tokalaştı, sıktığı ellerin emek kokusunu hissetmekten imtina etmedi.
Dükkanlarda karşılaştığı çıraklarla sohbet etmeyi ihmal etmedi. Belki de o anlarda, gençlik yıllarında esnaflık yaptığı günleri, Çarşı'da çalıştığı dükkânıve o dönemde yollarının kesiştiği kendinden önceki Belediye Başkanlarıyla görüşmelerini anımsadı. Geçmişin emeğiyle bugünün sorumluluğu arasında kurduğu köprü, esnafla gönül bağını daha da derinleştirdi.
Uzun lafın kısası sanayi esnafı ile görüşmelerde Başkan Bey moral buldu diyebiliriz.
Sahaya çıkmadan önce kendisine birkaç soru sorma fırsatımız oldu. En çok ses getiren ile başlayalım. Bir gün AK Parti, bir başka zaman MHP'ye geçeceğine yönelik iddiaları sorduk Bora Balcıoğlu'na…
Balcıoğlu'nun yanıtında iki önemli damar var. Birincisi, Cumhuriyet Halk Partisi'ne olan vefa duygusu. “CHP bana bugüne kadar ne istediysem verdi” derken, aslında sadece bir aidiyet beyanı yapmıyor, aynı zamanda zor günlerinde partisini bırakmayacağını da ilan ediyor. Bu, CHP'nin krizler yaşadığı, belediye başkanlarının üzerinde söylentilerin dolaştığı bir dönemde özellikle anlamlı.
Diğer yandan Balcıoğlu, “Rozetimi çıkardım, ben Silivri Belediye Başkanıyım” ve “Her partiden vatandaşa kurduğumuz yerel yönetim anlayışı şemsiyesinin altında yer var” davetiyle partiler üstü bir yönetim anlayışının kodlarını da veriyor. Yani bir yandan partiye sadakat, diğer yandan tüm toplum kesimlerini kapsayan bir belediyecilik gayreti.
Burada dikkat çekici olan nokta şu: Balcıoğlu iki farklı sorumluluğu dengede tutmaya çalışıyor. Bir yanda partisinin ilkelerine bağlı kalmak, diğer yanda Silivri'de yaşayan herkesin başkanı olmak.
Bu dengeyi korumak kolay değil. Zira siyasetin doğası çoğu zaman tarafları keskinleştirir. Hele günümüz ulusal siyaset şartlarında buna direnmek zannedildiği kadar kolay değil. Ancak Balcıoğlu'nun üslubu, en başından beri bu keskinliği törpüleyen, “birleştirici” bir çizgiye işaret ediyor.
Balcıoğlu'nun satır aralarında okuduğumuz bu yaklaşım, Silivri'de dönemin siyaset dilinin de habercisi sayılabilir. Parti aidiyetini koruyan ama partizanlığa sapmayan, toplumsal ayrışmayı değil birliği öne çıkaran bir anlayış…