Sevginar Sali

Komşusu açken, kimse rahat yatamaz!

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisini hepimiz biliyoruz. Yeni yeni öğrendiğimiz başka bir şeyden söz etmek istiyorum. Silivri Belediyesi'nin tarım destekleri üzerine, İBB ve Hükümet kanadı da hususa ağırlık verince, “Toplumumuzun %5'i tarımla iştigal ederken, nedir bu tarıma destek yaygarası” tarzında tepkiler oluşabiliyor.
Anlatmaya çalışayım…
Başta belirttiğim hadisi “Komşusu açken, kimse rahat yatamaz” şeklinde değerlendirmemiz gereken zamanlardan geçiyoruz. Bunu üstelik hem karın açlığı, hem de ruhsal açlık olarak algılamak zorundayız. Geçenlerde bir vatandaşımız, sokaklarında ikamet eden uyuşturucu bağımlısı bir komşularının sokakta park halindeki araçlara verdiği zararı paylaştı; “Haber değeri vardır belki” notuyla. Allah korumuş mala zarar gelmiş şimdilik ancak canımız her an daha büyük tehlikede.
Üretim her türlü açlığın giderilmesinin temelidir. Üreten kişi hem karnını doyurur, hem de ruhunu besleyecek koşulları sağlar. Sonrası illa bir şekilde yola gelir.
Bunun için tarımın teşvikine yönelik yapılan destekler çok kıymetli, aksini tartışmayalım bile. Üretimin teşvik edilmesi yönünde her türlü katkıya destek olalım, karınca kararınca kimin elinden ne geliyorsa yapsın.
Silivri Belediyesi dün Küçük Kılıçlı, Büyük Kılıçlı, Seymen'de, bugün de Büyükçavuşlu, Çeltik ve Yolçatı'da tohum desteklerine devam ediyor.
Her konuşmada dışa bağımlılıktan kurtulmanın önemi vurgulanıyor. Biz Türkiye'yi dışa bağımlı olmaktan kurtarmayı konuşuruz, önemseriz ama her hane kendi kendine yetebilme koşullarını geliştirirse asıl üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmiş oluruz.
Salgın dönemlerinde birkaç günlük kapanmalardan önce marketler önünde oluşan kuyruklar, artan enflasyonun etkisinde uçan fiyatları düşünüyorum bir de çocukluğumuzda marketten ne kadar az şeyi satın alma ihtiyacı hissettiğimizi. Ülkenin ekonomisini kurtaramayız belki tek başımıza bunun yanında kendi aile bütçemizi düşünerek yapabileceğimiz çok şey var.
Başkan Volkan Yılmaz, “Topraklarımızı koruyacağız”, “Yerli tohuma önem vereceğiz”, “Üreteceğiz”, “Desteklerimizle yanınızda olacağız” vurgularını, her fırsatta, ısrarla yaparken, mahallelerde kendisini can kulağı ile dinleyen nasırlı elli insanlarımızın gözlerinde umutsuzluk ile umut ışığının yer değiştirmesini gözlemlemek çok kıymetli. Yıllardır görmezden gelerek tükenmeye terk ettiğimiz, küresel politikalar etkisinde kan kaybeden tarım ve hayvancılığa sihirli değnek değmeyecek, akşamdan sabaha mucizeler yaşanmayacak. Nasıl yavaş yavaş tükettiysek yine yavaş yavaş ayağa kalkacak tarım ve hayvancılık. Biz yok olmayı değil, var olmayı seçtikten sonra mutlu sona erişilmesi kaçınılmaz.
Hayatımızdaki en olağan üstü gelişmeleri yetenekle açıklıyoruz. Oysa büyük bir çoğunluğunun temelinde sadece çok çalışmak vardır. Başarı da keza öyle; pek çok etkenin yanında temelde çok çalışmak asıl sağlayıcısıdır.
Üretmek ve çok çalışmak bizim için artık herhangi bir tercih değil, var ve yok olmak arasında bir seçenek.
Ya üreterek ve çalışarak varlığımızı koruyacak ve geliştireceğiz, ya da gün be gün tükeneceğiz.
Şimdi imkanları dahilinde ister evinizde yoğurt veya turşunuzu hazırlayın, isterseniz sahip olduğunuz 1 dönüm yere sebze, meyvelerinizi dikin, 100 tane büyük baş hayvan bakabiliyorsanız onlara odaklanın vs. ama kendi kendinize yetebilmenin şartlarını geliştirmek için gerekli adımları atın.

YORUM YAP