Engin Akın

Kendini anlatabildiğin kadarsın

İşte olduğun kadarsın bu hayatta!
Ve ne bir fazla olabilirsin ne de bir eksik...
Ve yine anlaşılabildiğin kadar değerlisindir; başkalarının gözünde, ötesi yalan...
Kendi ayaklarının üzerinde duramadan; kendi hayat çizgini doğru çizemeden sen bu kadarsındır işte bu hayatta...
Başkalarının seni anladığı, anlayabildiği kadar, ötesi yalan!
Ya da aynı başkalarının seni anlamak istedikleri kadar ve yine ötesi yalan...
İşte bu yüzden doğru kararı doğru zamanda vermelisin; kendin için…

Kendin için!..
Değer görmek o değerin karşılığını alabilmek ve o hedefe giden yolun ilk taşlarını döşeyebilmek için.
O zaman beyninin içinde kurguladıkların; kalbinde hissettiklerin yavaş yavaş gerçeğe dönüşmeye başlar.
Adım adım bu gerçeklik seni sen yapan değerlere sahip olmana olanak sağlar...
Oldu dersin; ama erkendir!..
Yol uzun...
Başardığını sandığın anda başa dönmek zorunda kalırsın;
Kırılırsın belki!..
Nasıl ki doğru kararı doğru zamanda verdiysen;
Hedef noktasını da iyi hesaplamalısın...
Yılmadan, bıkmadan, kırmadan, dökmeden..
Ve vazgeçmeden!..
Adım adım ulaşırsın hedefine.
Ve ordasın.
Anlaşılabilmek korkusu yerini başkalarını anlayabilmeye bırakır...
Çünkü kendinsin artık!..
İstediklerini elde eden, hedefe varan ve başkalarının seni anlayabilmesini düşünmeyen!..
Hele ki o çizdiğin yoldan sapmazsan da
Mutluluğun en değerlisi senin olur!..
İşte bu yüzden;
Doğru zamanda doğru karar...

Karı koca birlikte kampa çıkarlar. Gittikleri yerdeki ormanın kenarına çadırlarını kurarlar. Akşam cızbız sucukları, şarapları devirip uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra kadın uyanır ardından kocasını uyandırır.
Adam mahmur mahmur açar gözlerini. Huzurlu bir uykundan kaldırıldığı için de biraz şaşkındır:
“Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar.
“Ne olacak? Bi yukarı bak da bana ne gördüğünü söyle.”
Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar:
-Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız var, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.
Karısı tekrar sorar. Peki, bu sana neyi gösteriyor?
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve artık sönmekte olan kamp ateşinin ışıltısı altında yanıtlar:
Teolojik olarak Tanrı'nın kudretini ve kainatın mükemmel düzenini görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun bir parçası olduğumuzu görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin birbirlerine olan bağını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin sabah 3 olduğunu görüyorum. Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Peki de niye sordun bunu bana? Sen ne görüyorsun
-Kamiill... Aç gözlerini, çadırımızı çalmışlar!...

YORUM YAP