BAKİ ÇİFTÇİ

EKMEK, ÖZGÜRLÜK, ADALET!

Türkiye'nin yakın ve uzak tarihinde zaten sorunlu olan demokratik kurum ve kuruluşların Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle hepten ortadan kaldırıldı. Anayasal kurum ve kuralların tek elde toplanması, toplumun birçok sosyal, siyasal ve ekonomik yapısında da gerilemeye neden oldu. Bu durum birçok sosyal kesimleri mutsuz ederken,  parti ve kişi devletine yöneliminde, huzursuzluğun artmasına sebep olduğu başka bir gerçek. Aynı zamanda iktidar erkinin kamusal hesap verebilirlikten tamamen uzaklaşması, uluslararası güçlerin tehdit, şantaj ve kullanımına uygun ortamları oluşturdu.  Bunun da toplumsal hoşnutsuzlukların, homurtuların yükseldiği ve anket sonuçlarına daha bariz yansıdığını izliyoruz.

Bu durum birçok sosyal kesimde demokrasinin ve hukukun güvencesinden yoksun kalmak endişesini oldukça artırdı. Can ve mal güvenliği başta olmak üzere temel insan hak ve özgürlüklerinin baskılanması, toplumsal tepkileri harekete geçirmesi kaçınılmazdı. Kısaca  ortak bir gelecek için harekete geçen, kadın ve gençlik örgütlerinden,  doğanın yağmasına karşı çıkan çevre örgütlerine, emek ve işçi haklarını savunan sendikalara, basın özgürlüğü savunucularından  yakınları katledilmiş adalet arayanlara, barış savunucularına, mülteci ve göçmen haklarından çiftçi haklarına,  Lgbti+, engelli, esnaf, sağlık, sanat ve müzisyenlere, KHKlılar dan dan hayvan haklarına, çocuk haklarına..vb.   Şimdilik  yirmi dört siyasi kurum, elli iki STK, yetmiş yerel örgüt ve yirmi üç akademisyene, yazar, hukukçu, iletişimcinin katıldığı kongre 24 Haziran 2021 tarihinde İstanbul Yenikapı'da  başlamış oldu.

Demokrasi kongresine, daha önce kendi konusunda atölye yaparak ortaklaştırılan,  yirmi bir başlıkta tebliğler sunuldu.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski hakimi Rıza Türmen'in “ Devletin halkı değil, halkın devleti kontrol ettiği yeni bir Türkiye için hep birlikte yola çıkıyoruz” vurgusu konferansın hedefini özetlemiş oldu.

Katılımcıların daha önceki toplantı, kongre ve konferanslardan farklı yanı,  genç katılımcıların beyaz başlıları görünmez kılmasıydı.  Kadın temsiliyetinin hem çok yoğun, hem de canlı olması insana umut aşılarken, “ bundan böyle bu ülkede demokrasiyi kadınlar kuracak” demekten kendini alamıyordu insan. Kişisel olarak moral bulduğumu söylemeliyim.

Kısaca sorunu olan, mağdur olmuş, hakkı yenmiş, zulme uğramış, deresini ağacını  savunan , barış ve kardeşlik içinde yaşamak isteyen, bilim ve sanatı, müziğiyle yaşayanlarla, toprağı işleyenler, çarkları döndürenlere, özel hayatlarına müdahaleyi  onurlarına yediremeyenler, ülkenin  kur , faiz, israf ve borç bataklığına saplanmasının faturasının halka çıkarılmasına hayır  diyen, kadın ve iş cinayetlerine  itiraz edenler.. Birbirlerine tutunmaya, seslerini en temel demokratik ve insan hakkı olduğunu gerçeğiyle birleştirmeye ve umut olmaya gelmişlerdi. Partiler üstü üçüncü bir yol aramaya gelmişlerdi. Kimseyi ötekileştirmeden, kimseye ön yargıyla bakmadan, “Ülkenin Geleceğinde Bizim de Sözümüz Var” diyenleri EKMEK, ÖZGÜRLÜK. ADALET temelinde herkesin bulunduğu yerden, en demokratik yol ve yöntemleri kullanarak yaşama ve ülkeye sahip çıkmaya çağırıyorlar.

 Bunun nasıl olacağını, yerellerdeki bu sistemden zarar gören, mutlu olmayan, bir şeylerin yanlış gittiğini gören,  ülkenin artık bir normalleşmeyle huzura kavuşacağına inanan, çocuklarını huzur ve refah içinde, barış içinde büyütmek isteyenler, oy verdikleri partilerden bağımsızlaşarak, bir partinin, grubun, kişinin yancısı, figüranı değil, “Ülkenin Geleceğinde Bizimde Sözümüz Var” diyenlerin sesine ses vermesi gerekir. Kişi özgürleştikçe insanlaşır.  Umarım demokrasiye inanlar bunu başarırız. Güven içinde yaşayabilecekleri bir ülke bırakırız çocuklarımıza. Çünkü bunu onlara borçluyuz.

Son söz: Bu girişim yerellerde karşılık bulabilir. Bu potansiyel var.  Provokasyonlara gelmeden, demokratik reflekslerini koruyarak, soğukkanlılıkla yoluna devam edebilirse, grupçu ve kişisel hesap tuzaklarından uzak durursa, hem iktidara hem de muhalefetteki siyasi erklere demokratik değişimin yolunu gösterebilir. Mesele sadece “ bunlar gitsin, bizimkiler gelsin” durumu oluşursa biz daha çok konferanslar yapar umutlanırız.

YORUM YAP