Sevginar Sali

Zor ve kolay...

Azha Kohen'in son şaheseri Aeden'i okuyanların dikkatini bu cümle mutlaka çekmiştir; “İnsanların birbirini doğru anlaması ne kadar zor ve yanlış anlaması ne kadar kolay!”
Kaldırmamız mümkün olduğundan daha fazla kibir, gurur ve önyargı yüklendiğimiz içindir mutlaka... Çocukluğumuzda farkında olmadan, yetişme çağında umurumuzda olmadığından ateşin çırayla buluşması gibi parladıkça parlıyoruz... Ateş olmadan pişmek mümkün mü? Fazlasıyla yanmamaya da dikkat etmek lazım...
Aslında o kadar güzel yaratılmış ve dengelenmiş bir dünyaya sahibiz ki kalkıp birileri ayarına çomak sokmasa huzur içinde geçinip gideriz... Güç savaşları, iktidar hırsları, aç gözlülükler dünya çapından, ülkeler, milletler, mezhepler, kişiler hatta iç çekişmelere kadar dayanıyor... Parçalama yetisi olağanüstü de nereye kadar? En sonu yok olmak! Bölündükçe zayıfladığımızı, güç kaybına uğradığımızı biliyoruz ama bu yönde inat ve ısrar azalacağına artıyor. Yenilen pehlivanların güreşe doymaması gibi!
Dün siyaset öngörüsüne güvendiğim bir arkadaşımla sohbet ediyoruz… Siyasetçi ama öyle körü körüne bulunduğu safın kararlarını savunanlardan değil. Hatta bir çokların sözde bile göze alamayacağı kadar cesur; doğru bildikleri ve inandıkları hususunda… AK Parti'yi tek başına iktidar yapan süreci yorumlarken, CHP ve MHP'nin halkın gözünde yönetme yetisine sahip olamayışların altını çizdi. Ve olası bir referandumda AK Parti'nin bastırdığı “Evet” oylarının yüzde 50'yi geçmemesi için CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanlış söylemlerle halkı AK Parti'ye sahip çıkmaya yöneltmemesi gerektiğinin altını çizdi. Geçenlerde benim aldığım; “Sevginar sen hayır dedikçe evet demek konusunda ikna oluyorum; yazma…” ikazı gibi…
Evet ve Hayırcılar olarak çok kolayca bölünüyoruz yaşadığımız dönem koşullarında değil karşı görüşün gerekçelerini, bizimle yanı düşünenlerin bile fikrini dinlemeye tahammülümüz yok. Tahammülsüz zamanlarda ve konularda ne anlaşmak ne de doğru karar vermek mümkün. Bunun en basit söylemi; öfkeyle kalkan, zararla oturur… Bir tsunaminin içinde dalgaların bizi savurduğu yönün tersinde gitmek istemek gibi de düşünebilirsiniz… O kontrolsüz ve gücünü binlerce kat aşan kuvvetin etkisinde insan önce bir hayatta kalmayı önemser değil mi?
Siyasi partiler Referandum sürecinin startını verdi… Benimseyecekleri söylem de en az oylanacak Anayasa değişiklik maddelerinin içeriği kadar, Referandumun sonucunu belirleyecek nitelikte… İnsanlar hayatlarından bunalmış ve yaşamlarında yer ve zaman ayıracakları son kategoride yer alan siyasetçiler ve söylemleri varken, ikna olmak da etmek de zor bir süreç gibi görünüyor… Bugüne kadar yapılan kamuoyu yoklamalarında Anayasa Değişiklik Paketine destek veren ve karşı çıkanlar %40'larda adeta eşit görünüyor. Karşı çıkanlardah daha çok savunanların sarf edeceği efor önemli. Yüzde 20'lik kararsız kesimin çoğunluğu Hayır demeye daha meyillidir.
Siyasetin matematiği bir oy fazlaya dayanıp noktalanır da; stratejisi tarih yazdırır…

KÖŞE YAZARLIĞINA ISINMA TURLARI
Toplumsal konular üzerinde düşünen, kafa yoran, duyarlılık sergileyen insanların daha çok olması gerektiğine daima inanmışımdır. Meclis üyelerimizin düşüncelerinin çoğunlukta sesli olmasını önemserim. Çoksesliliğin yaratıcılığına, zenginleştiriciliğine güvenirim. İnsanların fikirlerini toplumla paylaşmasının özgüven ile önemli atılımların alt yapısını oluşturduğunu düşünürüm. Belki kısa bir zaman zarfında Hürhaber'in köşe yazarı kadrosuna CHP'li Meclis Üyemiz Semih Ayeş'in katıldığını da tecrübe ederiz hep birlikte… Bugünlük böyle, devamının köşe yazarlığı şeklinde gelişmesi dileğiyle… Şimdiden hayırlı olsun…

MUCİZE BEKLEMEYİN, MUCİZE OLUN!
Dünden devamı...
5. İstediğiniz bir şeye sahip olamıyorsanız bunun tek sebebi çok daha iyi bir şeye sahip olmak üzere olmanızdır. Biliyorum bazen buna inanmak zor olabiliyor ama bu doğru. Her şey olması gerektiği zamanda olması gerektiği gibi oluyor.
6. İçinde bulunduğunuz anı kabul edin ve onurlandırın. Bu an bir daha asla gelmeyebilir. Her anın içinde çok değerli bir şey vardır. Onu kaybetmeyin. O anda kötü gibi görünen bir şey bile hayatınız için son derece kıymetli bir hazine olabilir: her anı “değerlendirin”.
7. Arzularınızı sevgiyle bırakın. Birçok insan “aklına takılan” şeylerle yaşıyor. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Gerçekten arzuladığınız şeylere bağlanırsanız, o şeyler gerçekleşmediğinde duygularınız olumsuza döner ve bu tüm hayatınızı etkiler. Bir şeyi istemek iyidir, ama bunu kafaya takmak yerine, istediğiniz şey olsa da olmasa da mutlu olduğunuzu bilmek (mutluluğunuzun o çok istediğiniz şeye bağlı olmadığının farkında kalmak) sizi özgürleştirir ve duygu durumunuz mutlu ya da nötr kalır. Devamı yarın...

YORUM YAP