Sevginar Sali

Silivri’de İBB kozu kimin elinde daha etkin?

İBB Başkanlık seçimini Millet İttifakının adayı olarak Ekrem İmamoğlu'nun kazanması bunu CHP'nin kozu olarak, üzerinde fazla düşünmeden/tartışmadan, kabul etmemize neden oldu. Süreç içinde bakıyorum da İBB ile ilişkiler ve girişimlerin neticelendirilmesi hususunda Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz'ın belirleyiciliği gündemden düşmüyor. Geçtiğimiz dönem siyasi farklılıktan dolayı ilçe belediye başkanımızın yüzüne kapanan ya da açılsa da neticelendirilmeyen birçok konuya dayanan ‘kapı' mevzusuna şahitlik ettik. İmamoğlu'nun farklı yönetim stratejisi de etkili tabi ancak Volkan Yılmaz'ın siyasi farklılığını dahi avantaja dönüştürme kabiliyeti dikkat çekiyor. Belki birçok CHP'linin aynı siyasi anlayışa ait olması dolayısıyla sesini çıkartamadığı haksızlıklar veya eksiklikler konusunda mantıklı ve kamu yararı çıkışları ile Volkan Yılmaz, takiplerine olumlu ve hızlı yanıt ile sonuç alıyor.
Yani düşünüyorum da; İBB kozu Silivri'de CHP'nin elinde olmaktan çok Volkan Yılmaz'ın inisiyatifinde etkinlik kazanıyor demekten kendimi alıkoyamadım…

AFETİN DE FELAKETİN DE SEBEBİ DOĞA DEĞİL, İNSAN!
Günlerdir Giresun'da yaşanan insan felaketini izliyoruz… Yanlış ifade etmedim bu kayıpların sebebi afet ya da doğa değil, insanın yaptığı hatalar.
Doğa bir sabrediyor, iki, üç, beş akıllanacağı yerde insanoğlunun hatalarını yüzsüz şekilde sürdürdüğünü görünce küçük kıyametlerimiz kaçınılmaz oluyor.
Bize olağanüstü nimetler veren doğaya bile minnetimiz yok, onu bırakın ‘geçinmenin' yolunu bulamamışız… Bulmaya bir niyet de yok, hep arsızlık, hep daha fazla yüzsüzlük!
Geçmiş olsun Giresun ama felaket bağıra, çağıra gelmiş… Tıpkı İstanbul'un beklediği ama hiç hazırlanmadığı deprem gibi…
Doğal olayların afet veya felakete dönüşmesinin sebebi insan hatalarıdır. Doğa ona ne yaparsak yapalım yine insandan vazgeçemiyor… İnsanoğlu ise doğaya saygından çoktan geçmiş!
***
Boğluca ve Selimpaşa'da yaşadıklarımızı hatırlayınca dere yataklarından uzak durma konusunu ihmal etmeyiz diye düşünüyorum. Çünkü bazı kayıpların telafisi olmadığından hep bir açık yara olarak kanamaya devam ediyorlar…
Konu derelerden açılınca Tuzla ve Boğluca üzerindeki köprülerin özellikle restorasyon ve fiziki şartlarının iyileştirilmesini bir kez daha gündeme taşımış olalım.
Yazlık bölgelerde hala dere yataklarında ciddi yapılaşmalarımız var diye biliyorum. Üç aylık kuraklığın ardından seller konusunda tedbiri konuşmak afaki gelebilir ama bence tam da zamanı, hiç de yadırganmayacak şekilde yeri.
Millet zaten ekonomik ve sosyal anlamda dar boğazda ne ekstra manevi ne de maddi kayıplara gerek yok!

YORUM YAP