Ali Gülcü

Patikalar...

Farklı zamanlarda benzer yaşanmışlıkları biriktiriyoruz, kerpiç kadar olmuş anı defterlerinin, toza durmuş, yer yer sararmış sayfalarında.
Terk edilince; bu da mı geldi başıma?
Ayrılınca;dünyada sevdiğinden ayrılan ilk senmişsin gibi…
Aldatılınca; ilk adatılanın ta kendisiymişsin gibi…
Aşık olunca; senin aşkın başka aşklara benzemezmiş gibi…
"Gibi" işte.
Demet Altınyeleklioğlu'nun Gülüm adlı romanının son sayfasını kapattım az önce, kitaplarda şarkı isimleri geçiyorsa mutlaka not alıp, cümleler sona erdikten sonra dinliyorum.
Avustralya'da küçük bir tepenin üzerine kurulmuş, dinlediğiniz zaman dalgaların sesini duyabileceğiniz okyanus manzaralı Tsunami isminde bir bar, Nat King Cole söylüyor; Autumn Leaves…

Sen uzaklara gittiğinden beri
Günlerin uzunluğu büyüyor.
Ve yakında duyacağım
Eski kış şarkılarını…

Henüz bahar çiçekleri ile göz göze bile gelememişken, sonbahar rüzgarları esiyor, yapraklar dökülüyor.
Garip mi?
Değil sanki, yaz geldiğinde kışı, kışı yaşarken sıcak yaz günlerini özlemiyor muyuz?
Dost sohbetlerinde atıp tutarken de boyumuzdan büyük laflar ediyoruz;
"Geçmiş yaşanmış bitmiş, gelecek, gelecek mi belli değil. O yüzden günü, anı yaşamak lazım canım kardeşim!"
Laf.
Hangi an yaşamak istediğimiz, hangi gün?
Hiç yaşamadığımız günler ve tercihlerimizden dolayı yürüyemediğimiz yollar ne olacak?
"Yol" dediğime bakmayın, daha güvenli ve de ayaklarımızı dikenlerin, çakıl taşlarının, kanatma ihtimaline karşı, kendimizi garanti altına almış, yolları seçmişizdir.Anlatmak istediğim; kenarında sırtımızı söğüt, akasya ağaçlarına yaslayıp soluklanamadığımız, kana kana su içip, yüzümüzü yıkayamadığımız gümüş parıltılı derelerin can yoldaşı, papatya ve gelincikleri bağrına basmış sadece sizin bilip, anımsadığınız ormanın içinde kaybolmaya yüz tutmuş; patikalar…
Soru işaretlerinin beslediği, içi boş parantezlerin arasına sıkışmış hoş, insancıl bir paradoks.
Şarkıya dönersek…
Dönmeyelim!
Kendi yaşadıklarınızdan bir örnek verin! İçinizden içinizden öyle.
Olamaz mı?

Hani birlikte kalkmıştınız masadan, sırtınızı döndüğünüz zaman paltonuzun yakasını kaldırıp, elleriniz ceplerinizde, o an olmasa bile, ilk yalnız kaldığınız zamanda ağlamıştınız.
Topu; kadere, kısmet değilmişe, filancaya bağladığınız, ilk ayrılanın, ilk aldatılanın, aşkınızın kimsenin aşkına benzemediği daha az yaşayıp daha çok hayal kurduğunuz günler...

YORUM YAP