Bak hele.. bir de buna kıymet verip arkam deyi sırtımda taşıyorum peşim sıra!

Bahçeye çıkıp yağmurda bitiremediğim çapa işini tamamlamak niyetiyle iş elbiselerimi giymişken camdan deli gibi sağa sola eğilen ağacın dallarını görünce boynuma bir de şal sarayım dedim.

Hava çok soğuk.

Gardroba gidip açtım.

Her seferinde ciyaaaaaak! diye inceden kalına inleyerek açılan kapısıyla içim yine kıyır kıyır oldu..

Buuuuuuvvv diye dingildedim,bütün tüğlerim ayaklandı. Ardından da o sinir olduğum sesi işittim:

“Şişşşşşt! bana bak sömelek! kaç zamandır neredesin sen la? He..de bakayım nerdesin..

hangi cehennemdeydin de bizi bu rutubetli karanlık yere kakınç dokunç koyup gittin, de hele?”

Hoppala, gardrob konuşuyor!

Kayalarına çarpan sesi dalga dalga işitilen kuyu gibi; karanlık, nemli ve yankılı konuşuyor!

Yoksa elbiseler mi yahu!

Ses devam ediyor:

“Ben, cızlamı çektin de bizi bir yakınına ne zaman soyha edip verirler diye beklerken, başımda bittin imansız.

Şu işe bak.

Hortladın zaar!

Bu pejmürde (üzerimdeki iş elbiselerini kastediyor herhal) halinle ‘senin sıcağına ve yakınlığına ihtiyacım kalmadı bizim ora od ateş yanıyor zaten' mi demek istiyorsun..haaa haa ha.

(cehenemde olduğumu ima ediyor gafil)

Ülen ben bunu nasıl beğenip de ‘sırtım sensin, kalam sensin dağlar hey' deyi üzerime geçirmişim birader. Nasıl almışım..

Askıdaki paltom açık açık benimle dalga geçiyor efendiler..

Bunca senedir soğuk sıcak demez, giyinir sevinir gezerim de böyle zevzek bir giyit görmedim şu garip bedenimde birader!

“Sus ülen densiz” dedim..”

“Sus! Sana ihtiyacım yok, dışarı çıkmıyorum ki bunca zamandır; neden olsun. Pejmürde dediğin o elbiseler senden daha adama adanmışlarmış da, böyle zor günlerde anlaşılırmış meğer.

Eee, boşuna dememiş atalar darlıkta yanında olanı kara gün dostu say diye.”

Bak sen.. şuna bak.. yiğit ve dağ gibi gövdemle urba sayıp üzerimde taşıdığım densize bak.

Domur domur terleyipte tenini ıslatmaya kıyamadığım d'ensize.!

Sen beni değil asıl ben seni onurumla giydirdim astarı bozuk soyka!

Bir yılı geçti.. virüs beni eve, ben de seni gardroba hapsettim. İyi de etmişim, şimdi çok daha farkındayım durumun.

Evet çok iyi yapmışım.

Paltoya kısas için değilse de bütün insanlara kıssa niyetine olsun yazdıklarım.

Bundan kelli üzerinize başınıza elbise alırken yüzüne değil astarına bakın mutlaka.Çünkü görünen değil görünmeyendir giyitin ruhu.

Alamazsanız bile ruhsuz ve astarı bozuk bir paltonun sıcağına sığınacağınıza liğme liğme kazağınıza şükredin elbette.

Çünkü eskisede, eksik ve solmuş değildir onun dostluğunun eşsiz güzelliği.

Şöyle bir silkindim, toparlandım.Ben niye gelmiştim buraya diye hatırlamaya çalıştım.

Ama hatırlayamadım.!

Her şey işittiğim seslerle başladı.

Hoppala, gardrob konuşuyor dedim!

Yoksa elbiseler mi yahu!

Hayır hayır.. konuşan sadece palto..

Tanrı aşkına.. deliriyorum galiba!

Az önce askıdaki paltomla birbirimize verip veriştiriyorduk değil mi?

Pandemiden, pandemiden!

Güneşten, yağmurdan, kıştan, kardan çok, sen aklımızın zulmünden koru cümlemizi ey yeri göğü düşünen.

YORUM YAP