Ali Gülcü

Muhtarın Eşşşeği Kaybolmuştur....


Gelin şöyle siyasete, adaylık tartışmalarına, seçim muhabbetine biraz ara verelim de, mala davara faydası olmayan, alakasız şeylerden bahsedelim... (Çünkü tam da listelerin açıklanmasının ertesinde, yazarsam “ağır” yazacağım... Mecburen “kıvırıyorum”...)

Tarihle ilgilenmek, en az hukukla, din bilimle ilgilenmek kadar hobimdir... Ayıptır söylemesi, her üçünde de ahkam kesecek kadar entelektüel birikimim de vardır... (“Doktora tezi kitap olur mu hiç?” diye sorma gafletine düşen, lakin bunu söylerken kendini tarih uzmanı ilan eden kör cahil gibi değilim anlayacağınız...)

Daha bu akşam, popüler tarih dergilerinden birinde denk geldim... Konu, cenazeler...

Eskiden Anadolu'da, Türk-İslam anlayışının duru yaşandığı yıllarda, cenazelerin ilan edilmediğinden, sala okunmadığından bahsediyordu, ilgimi çekti...

Ben de ilk kez öğrendim, çok değil daha kısa zaman öncesine kadar, Anadolu'da cenazeler ilan edilmezmiş. Bunda hem Peygamber'e atfedilen ve ölümü ilan etmenin cahiliye devri adeti olduğunu söyleyen bir hadis, hem de batıl inançlar kadar, çok ince temellenmiş sosyolojik olgular etkili belli ki...

Anadolu'daki köylerde, Cuma salası haricinde sala okunmaz, bunun büyük bir felaket habercisi olduğuna inanılırmış. Sadece, devlet ya da toplum büyüklerinin ölümü, kuşkusuz onlar da birer “felaket” sayıldığından ilan edilirmiş...

Devamı 13 Nisan 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde

YORUM YAP