Sevginar Sali

İnsan sahip olduğunu zannettiği her şeyin esiridir

Egonun üç ana damarı vardır;
• Sahip olma duygusu,
• Haklı çıkma duygusu
• Üstün olma duygusu.
Bu üç duygu insanın Cennetini Cehenneme çevirir.
İnsan ömrü boyunca sahip olmak, üstün olmak ve haklı çıkma adına çalışır didinir durur.
Sonunda sahip olmanın da, üstün olmanın da, haklı olmanın da birer yalan olduğunu görür.
Bunlara öyle odaklanır ki, hayatın diğer lezzetlerini, güzelliklerini kaçırır.
Örneğin sahip olma duygularından olan mal, mülk, para, çocuk, eş sadece insanın bir zannıdır. İnsan bunlara sahip olduğunu zanneder. Hâlbuki insan sahip olduğunu zannettiği her şeyin esiridir. Bu esaretlerinden kurtulup Allah'a yüzünü dönemez. Çünkü artık kendi zannında yarattığı dünyasının tanrısıdır. Artık nefsini ve çevresindekilerinin nefsini memnun edeceğim diye çırpınıp durur. Çünkü egosu beğenilmeyi ve takdir edilmeyi arzular. Ama çocukları, eşi, arkadaşları onun tanrı olmadığını bilir. Sahip olma duygusu bütün insanlar da tanrılığın bir başlangıcıdır. İnsanın bebekliğinde başlayan benim duygusunun düşüncesi ömrü boyunca devam eder.
Hiçbir şeyin kendisinin olmadığını anladığında da iş işten geçmiş olur.
Sahip olma duygusu insana tanrılığı getirir. Kainatta sadece bir sahip vardır O da yaratandır. Yani bir tane ev sahibi vardır gerisi misafirdir. Kendini ev sahibi zanneden bütün misafirler hayatlarının son anlarında gerçeği anlar. Yanılmışlardır, dünya onları kandırmıştır. Sahip olma duygusuyla insan uzun emeller, hayaller kurar. Uzun emeller kurmakla oyalanıp dururken bir de bakar ki sonsuz zannettiği dünya yaşamı sonlanıvermiş.
Peki, akıl niye devreye girmiyor?
Akıl nefsin hizmetinde olduğu için nefsin hoşuna gitmeyeceği hiçbir şeyi ona söyleyemez, hatırlatamaz. O sadece sahibinin yani nefsin isteklerini yerine getirmek için yol gösterir. Beden kalesine nefis hakim olduğundan, akıl da ona itaat etmeye mecburdur.
Kaynak: Ayşe Maral

***
Dünya çok yaman bir kandırmaca… Ama o kadar hevesliyiz ki yalan olduğunu bile bile kanmaya; kimse bizi kolay kolay bu yoldan alıkoyamaz. Üzüntülerimize, hayal kırıklıklarımıza, mutsuzluklarımıza sebep ararken kendimiz dışında sorumlu/suçlu arayışlarımız da aynı yalanın önemli bir parçası. Baştan şartları doğru kabul etsek diyeceğim; aklımı ermezken bizden öncekilerin yanlış yoluna itilmiş oluyoruz zaten… Onlar koruyup, kollasa bile eninde sonunda dış dünya ve arkadaşlar etkisi devreye giriyor …
“Hayat adil değil”, “Suç başkasında” falan da filan… Ya biz, kendimiz… Dünyanın en iyi insanıyız, en masumu, en dürüstü!!! Alın size boyumuzdan büyük bir yalan daha… İçinde debelenip duruyoruz, mutlu, başarılı olma çabası içinde… En kötüsü de ne biliyor musunuz? İstediğimiz birçok şeyi kendimiz için değil, başkalarının bize davranış ve düşüncelerini etkilemek için elde etme arzumuz… Biz kendimizden vazgeçmiş, ikinci plana itmişken başkası bizi önemsesin istiyoruz! Akla bak! Bununla anca nereyi boylayacağımızı, boyladığımızı ifade etmeme gerek yok sanıyorum...
Kimseye üstü örtülü veya açık mesaj değil; kendimi, kendim için yazdım : ) “Sevginar yapılacak iş mi şimdi bu? Aday yaz, siyaset çiz” isyanlarınızı unutmayın; önümüzdeki günlerde bunlardan kusacak duruma geleceksiniz : ))
Kendinize iyi davranın; hayatta yapılacak en güzel iş budur bence…

YORUM YAP