Erkut Uysal

Adalet

Ülke gündemi hızlı, yaşanan acı olaylar karşısında sessiz kalan, üzülmeyenin aklından ve kalbinden şüphe ederim. Afetler ve depremler ile boğuşurken, millet olarak birbirimize kenetlenmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu anladık. Hiç kimse kimsenin etnik kökenine bakmadan, dişinden tırnağından arttırdığını paylaştı ve bölüştü. Bundan muazzam başka nasıl bir şey olabilir ki? Fakat nedense böyle afet durumlarında bir araya gelebiliyoruz. Sonrasında ne oluyor da unutuyoruz bu güzelliği? Neden sahip çıkamıyoruz bir birimize? Söylemler çok önemli hele ki halka hitap eden, siyasiler ve sanatçıların söylemleri. Hadi bizi ayrıştıranları tahmin edin bakalım kimlermiş? Yazının içerisinde cevabı verilen bir soru bu. Bilmem kaç bin çadır alıp bunu şova dönüştürmek önemli değil. Depreme ne kadar hazırız, ne kadar bu gerçeğin farkındayız önemli olan bu. Bazı soruların karşısında, insanların aklı ile alay etmek yerine, gerçekleri paylaşmak zor değil. Adaletli olun yeter.

***
Adalet demiştik, yazımızın başlığı da bu idi. Kerem Şeker; üniversiteye hazırlanan, doktor olmak isteyen gencecik bir adam. Dershanesinden çıkmış evine giderken, bir parkta darp edilen kadını görünce olaya müdahale ediyor. Kadını darp eden kişi (Adam demek istemiyorum, çünkü kadına kalkan her el, uygulanan her şiddet adamlığın kalmadığının bir göstergesidir) bu sefer, dönüp Kerem'e saldırıyor. Keremi de darp etmeye başlayan şahıs ile arasında çıkan arbede sırasında Kerem üzerinde taşıdığı meyve bıçağını çıkartıyor ve istemeyerek şahsın kalbine saplıyor. Konu elbet hakim ve savcılar tarafından incelenecektir. Kendilerinden beklediğimiz tek şey ise kamuoyunun vicdanına sinecek bir karar vermeleridir. Katiller ile aynı cezaya çarptırılacaksa eğer Kerem, bundan sonra zor durumda kalan hiçbir kadına, hiç kimse yardım etmeyecektir bu da böyle biline. Oturup düşünülmesi gereken burada gelecek. Alınacak kararın önemliliğini ancak böyle anlatabilirim diye düşünüyorum.
Adalete olan güven bir kere sarsılırsa, toplumun kendi ceza sistemi işlemeye başlar ki bu da devletin yok sayılması demektir. Ve bu kesinlikle kabul edilemez bir durumdur.
Lütfen ve lütfen buradan yetkili olan herkese seslenmek isterim, elinizi vicdanınıza koyarak karar alın. Hiç tanımadığı bir kadına, ömrü boyunca bir daha hiç görmeyeceği bir kişiye yardım etmek isteyen Kerem'e kıymayın.
***
Silivri'mize dönecek olursak, eski sanayi bölgesi dış cephe boyamaları, Silivri için güzel çalışmalar içerisinde, köylü üreticiye bedelsiz sunulan köy pazarı muazzam. Fakat trafik problemi artık Silivri'de çekilmez bir hal aldı. Sabah 08.30 ve 09.20 arası Silivri terminalinden geçmelerini isterim yöneticilerimizin. Yanı sıra konutlar bölgesine giden yolu da bir deneyiversinler aynı saat dilimi içerisinde. Eleştirmek en kolay şey, çözüm üretebilenler var olsun. Hızla büyüyen bir Silivri'de bu önemli konuyu görmezden gelmek, seçim kaybettirmekten ziyade refah yaşam hakkına en büyük gasptır. Bu gün koltuk sahibi olmak, koltuktan gelen sadece gücü kullanmak kimseyi hiçbir yere taşımayacaktır. Lakin bu gün koltuk sahipleri kalıcı eserlerini Silivri'mize bırakırsa, her gün hatırlanacaktırlar. Bu önemli uyarıyı kulak arkası etmenin bir manası yok. Çalışalım çok çalışalım bu hepimize yeter.

***
Türkiye'de ve Silivri içerisinde değişik siyasi hamleler yapıldığını görüyoruz fakat bu kime ne kazandırır, kazandığını zannederken kaybettirebilir mi? Bunu zaman gösterecek… Tarih bu durumları yazar da 5 sene sonra kimler okur bilinmez…
Mutlu, huzurlu bir hafta sizlerin olsun. Adalet tüm dünyada yer bulsun…

YORUM YAP