Sevginar Sali

Yaşadıklarınız, yaşattıklarınızdır...

CHP'nin içinde belli bir kesim “Özcan Işıklar başarılı olamasın da sıra bize” gelsin diye bekliyor… AK Partinin içinde de aynı oranda “Bana yar olmayacaksa, bizden kimseye olmasın kalsın Işıklar” diyor…
Siyasette liderler kendilerine destek veren kesimler kadar vermeyenlerin izlediği yol, eğilimlerini de takip etmek zorunda. Kontrol etmeyi başarırlarsa zaten; değmeyin keyiflerine…
Siyaset bir yönüyle ciddi bir psikolojik savaş. Mayın tarlası içinde yol almak zorunda kalacaksınız ve psikolojiniz sağlam kalacak! İktidarı kazanıp psikolojik savaşı kayberseniz, kazanacağınız bir şey de kalmamış demektir. Havlu atan ama kendi alanında iktidar koltuğunda oturmaya devam eden siyasetçiler gözlemliyorum sahamızda. Ama ‘bitti' demek mümkün değil… Küllerinden doğan Anka Kuşlarına dönüşmelerinin olasılığı %1 de olsa %100 de kayda değer…
Küçük yerde siyaset daha zor. Büyük merkezlerde iktidarın zirvesine erişim daha güç ve etkileşim daha az… Gücünüz oranında ve etkisinde uğradığınız saldırılar da artış gösterir. Etkisiz bir elemansanız alanınızda kimse sizinle uğraşmaz. Uğraşıyorlarsa ve bunu anlamlandırmakta güçlük çekiyorsanız demek ki kendinizin bile farkında olamadığınız bir potansiyeliniz var! Sahip olduklarınız için tebrikler! Farkında olmadıklarınız için; Günaydın veya geçmiş olsun… Seçin ikisinden birini beni yormayın : ))
Her yükselişin olumlu yönlerinin on katı olumsuzlukları vardır. Ama başarı öyle kör ediyor ki insanı, güç öyle bir kanımıza işliyor ki; kaybettiklerimiz, uğradığımız zararı hesap etmek aklımızın ucundan bile geçmiyor. Ancak kafamıza dank ettiğinde, yaralarımızı kendi başımıza saracak durumumuz kalmadığında, varlığımız acil yardım sinyali verdiğinde dönüp kendimize, durumumuza bakıyoruz… Bakmak mesele, bir de görebilmek lazım tabi…
Bir şey isterken sadece iyi, güzel ve olumlu yönlerine odaklanıyoruz. Oysa hiçbir şey salt pozitiflik içermez siz ne kadarını görmeyi veya hiç görmemeyi tercih etseniz de varlığı ile hayatınızın ortasına yerleştirdiği olumsuzluklar istediğiniz şeyi elde ettikçe büyüyor.
Günümüzde anlaşmazlıkların en temel cümlesidir “Beni anlamıyorsun”… Belki kendini anlatamıyorsun? Seni senden daha iyi kim anlatabilir? Hoşgörü, empati yerine ne egolar, ne kibirler büyütmüşüz arkadaş! Varlığımıza sığmıyor, benliğimizi fersah fersah aşıyor… Sonra samanlıkta iğne arar gibi kendimizi arıyoruz…
Tabi ki bir hedeflerimiz, amaçlarımız, başarı isteği ve hayallerimiz olacak… Kendimiz, sevdiklerimiz, ailemiz, çocuklarımız için beklentilerimizi varmak için çalışacağız… İnsanın ne istediğini bilmesi çok önemli bir şey… Ömür saçma sapan uğraşlar uğuruna heba edilmeyecek kadar kısa!
Ve şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; biz tabi ki uğrunda emek harcayacağız, çabalayacağız ama bir kader var ki insanın anlına yazılan ötesi imkânsız!
Ömrünüzü, gücünüzü, yüreğinizdeki güzel duyguların keyfini çıkartın. Halinize şükredin ve emin olun ki bu hayatta hak ettiğinizin ötesinde varılacak bir köy yok hiç birimiz için… Neden bugün, neden seneye demeyin; her şeyin bir zamanı var. Hayatınız sadece sizden ibaret değil, bu zamanın bir gecesi bir de gündüzü var… Bu hayatın var olması gibi yok olması da çabası…
Hep güzeli arzuluyor ve gözümüz, gönlümüz arıyor ya? Bu dünyada daha tatmadığımız ne derin acılar var düşünün ve şükretmeyi asla unutmayın!
Hayatınızın, size nefes katan enerjinin kıymetini bilin… Yaşadığınız her şey, yaşattıklarınızın geri dönüşümüdür daima hatırlayın.

YORUM YAP