Sevginar Sali

Sürprizlere gebe gelecek...

24 Haziran'a yaklaşırken sonuç üzerinde tartışmalar yoğunlukta ancak netice nasıl olursa olsun bizleri ne kadar büyük bir değişimin beklediğini pek fark edemiyoruz.
Pek tabi esas olan Türkiye ama Silivri açısından da bu seçimi kim kazanırsa kazansın, 25 Haziran sabahından sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin.
Daha mı iyi olacak, daha mı kötü? Ne yaparsak o olacak! Hatalar iyi öğretmendir ama öğrenmeye niyeti olmayanlara yapılacaklar sınırlı ne yazık ki!
Üretmeyen insan veya toplum için kimse bir şey yapamaz… Aynı toplum yapısı içinde üreten ile üretmeyen de asla aynı olamaz… Ancak toplumsal koşulların kurgusu ve düzeni adaletli eşitlik üzerine kurulmalı… Çalışmayana, çalışanın aldığına yakın destek sunmak bizim koşullarda çalışmamaya teşvik gibi!
Neyse bunlar derin hükümet mevzuları, bizim boyumuzu aşar…
***
Silivri siyasetine bakıyorum da hiçbir dönem olmadığı kadar sükûnet içinde taraflar… Hem de üç önemli seçimin neredeyse arifesinde bulunurken… Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kategorik farklılıklarına rağmen yerelden farklı bir algısı yok. E zaten genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yerel seçimlere ne kalmış olacak şunun şurasında…
Şu anki çatışmasızlık dönemini milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda seçmen geçişkenliğiyle açıklamak mümkün. Bilinen ve ilan edilen ittifakların ötesinde adı konulmayan, perde arkası birliktelikleri istediğiniz kadar… İnsanların gönlü bir olunca, kural, kanun, anlaşma kim takar!
Ve aile içinde hangi birlikteliği, elalemin etkisiyle kim bozar, niye bozsun!?
Bence seçmen hürriyet bayrağını dibine kadar dalgalandırıyor; bireysel tercihler belirleyicilikte bir numara. Bunu giderek artan toplumsal baskıların patlaması gibi de düşünebilirsiniz. Avucunuzu ne kadar sıkarsanız içene aldığınız kum o kadar azalır, nihayetinde tamamına yakını akıp gider!
Silivri özelini düşünüyorum da dışardan bakanları bir konuda istemsiz veya kasten kandırıyoruz gibi geliyor bana… Kendi içimizde ellerimiz, ayaklarımız en fenası da gönül bağlarımız var görünmemek üzere kurgulanmış ama kadar derindeyse o kadar fark edilip, bertaraf edilmesi güç olan!
Tuttuğu partinin birinci sıra adayına, mahallesinde yetişen seçilme şansı ne kadar az olursa olsun o genci değişir Silivrili seçmen…
Bizim için diyorum ama belki birçok yerde aynı yazılı olmayan ama uyum bağlılığı her şeyden kuvvetli ve üstün olan anlayış geçerlidir…
Uzun lafın kısası; gerek koşular gerekse yıllara dayanan paylaşımlardan sebeple önümüzdeki süreç büyük sürprizlere gebe…
CHP Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce'nin “İnsan ömründe birkaç kez gördüğü birini özler mi?” sorusu bence hasret ölçer literatürümüze geçti bile… Seçmen, yüzüne baktığı siyasetçinin gözlerinde ışıltı görmezse ona oy verir mi? Çok zor!
Hadi elini sıkmasa da olur da, kalbine dokunmayan şarkıyı bile dinlemiyoruz biz; oy mu vereceğiz?
Böyle düşününce ne kadar karmaşık bir ilişki seçmen-seçilen arasındaki…
Adaylar bölgesindeki binlerce, milyonlarca seçmenin hangi birini düşünsün değil mi ama seçmen düşünüyor biricik kıymetli oyunu kime versin diye bu kadar seçenek ve kombinasyon arasında : ))
Hazıra bir şey yok, öylesinin kıymeti harbiyesi, hayrı da yok bana sorarsanız…
Sorsanız da söyleyeceğim, sormasınız da : ) her şey mücadele ve emekle, hak edilerek gerçek manada size emanet edilir ancak : ) Kimsenin bir şeye sahip olabilme durumuna inanmıyorum!
Sahip olmakla ilgili bir hedefiniz varsa bunu tam manasıyla kendinizle alakalı değerlendirebilirsiniz ancak,  başkasıyla ilgili aklınızdan bile geçirmeyin, kıymetli vaktiniz ve gücünüz boşa gitmiş olmasın...

YORUM YAP