Sevginar Sali

Olmak mı, olmamak mı?!

Silivri Birleşik Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Nuray Koçer'in diline pelesenk olan bir söz var; “Ben değil, biz olduk” diyor ya… ‘Bir şeyi 40 kere söyleyince olur'un geçerliliğine inanmak istiyorum ama 40 bin kere söylenmiş olmasına rağmen hala hayat bulması ile hayal edilen arasında kayıp olup olup duruyoruz…
Dün Başkan Volkan Yılmaz'a bulunduğum ‘akil insanlar danışma meclisi' tarzında oluşum önerisi epey yankı uyandırdı…
“Bu kenti birlikte yöneteceğiz” diyenlerin yitirdiklerine yönelik muhasebesi daha sürerken söylenmesi, iyice düşünülmesi gerekenler var…
Bu yüzden sözünü ettiğim öneri ve etkisi üzerinde duralım bugün biraz daha istiyorum…
Örnek özelinden gidecek olursak… Bir kişi özellikle belediye başkanı olduğu günden itibaren, çevresinin etkisinde, gerçeklikle bağı zayıflamaya başlıyor. Başkan olan kimsenin kişiliği bu zayıflama sürecini yavaşlatır da hızlandırır da ama asla ortadan kaldırmaz. Ben 4. Başkanı gözlemliyorum, benden daha fazlasını görenlerin her hangi bir itirazı varsa seve seve dinlerim…
İnsan sadece kendi gibi düşünen değil, aksine zıt görüşte olan kimseler ile de istişareleri ihmal etmemeli; hem kendi düşüncelerinin sağlamlığını hem de ikna yeteneğini geliştirmek adına.
Örnek 100 bin kişiyi ilgilendiren bir konu hakkında üç kişiyle karar verirseniz ne olur? Verdiğiniz o kararın hem doğru olma olasılığı zayıf olur hem de yanlış çıkması durumunda bedelini daha az kişi olarak ödersiniz. Kararlarınızı 100 kişiye danışarak verirseniz; birincisi yanlış olma ihtimalini zayıflatırsınız… İkincisi yine de hataysa sonucunda yüzleştiğiniz şey; cezayı kalabalık bir grupla bölüşür, savunma ve dayanışma eliniz güçlü olur! Bir cezayı tek başınıza çekmek ayrı, birçok insanla dayanışma içinde sırtlamanız farklı olur! Karara ne kadar ortak dahil ederseniz, ters bir durumda eleştirenlerin saflarını o kadar zayıflatmış olursunuz.
Hangi alanda karar verici ya da uygulayıcı olursanız olun; her şeyin en iyisini bilen asla olamazsınız! Bunu kendi eksikliğiniz olarak düşünüp, kompleks yapmaya hiç gerek yok; kimse böyle bir özelliğe sahip değil çünkü…
Kendinize ne kadar güvenirseniz güvenin, kim sizi nasıl bir havaya sokmaya çalışırsa çalışsın her daim hatırlamanız gereken konu kusursuz değilsiniz, üstelik olmak zorunda da değilsiniz. Her işi onu en iyi yapan ya da bilene emanet etmeli, süreci kontrol ve takip etmelisiniz.
Örnekler ile destekleyelim anlatmak istediklerimizi… Silivri'nin kentsel tasarımında sadece belediye kadrolarında çalışan mimar ve mühendisler ya da teknik başkan yardımcısı ve Başkan Beyin değil inşaat mühendisleri, mimarlar ve diğer teknik insanların da görüşleri alınarak yol alınması gerektiğine kimsenin itirazı olmaz sanıyorum. Belediyenin bu alanda örneğin giriştiği bir uygulamayı önce bu kadrolara anlatarak ilerlemesi işini ne kadar kolaylaştırır; çünkü yapılmak isteneni çok daha fazla insan, tarafsız bir de, kamuoyunda anlatır ve savunur onlar adına… İşler yöntem farkıyla ne denli kolaylaşır ve olumlu sonuçlar doğurur düşünün…
Bizim sözde ‘biz'lere değil, özde bir olmaya ihtiyacımız var… Ve bu birlik tabi ki bir öncü ile mümkün…
Belediyeye yönelik bir öneri veya yaklaşım değil yalnız sözünü ettiğim… Bu ifade ettiklerime hangi partimizin acilen ihtiyacı yok düşünün!?
Hangisi karşısına çıkan herhangi bir sorunu bir vuruşta çözüme kavuşturma gücü, yetenek ve organizasyonuna sahip?
Bulamadınız mı?
Geçen bir arkadaşım paylaştı; Silivri Adliyesinde olan bir işlem; 3 saatte 50 çiftin anlaşmalı boşanması gerçekleşmiş! ‘Boşanabilmek de bir marifet, geçinemedikten sonra' deyip de geçmeyin! Düğün sezonunda içinizi karartmak istemem ama alın size acı bir gerçek!
Belediye Başkanı, İlçe Başkanı olmak, evlenmek, bir şirket kurmak v.s. kuşkusuz güzel şeyler, başarı da sayılır pek tabi; sonrası, devamı nasıl gelecek size kalmış…
Hadi kolay gelsin, Allah herkese çarşısına göre pazar versin!

YORUM YAP