Emre Akıncıoğlu

Çamlıca kulesi mi? Valla Fes Kafe’ye kurban olun...

Yine bir bayramı salgın koşularında geride bıraktık...
Geçtiğimiz yıla göre daha samimi bir bayram geçirdiğimiz zaten vaka sayılarındaki artıştan belli oluyor...
Biz de ailece önce büyükleri bir ziyaret vs derken, 3. günü için dedim ki eşime “Diyorlar ki İstanbul boşalmış, kimsecikler yokmuş, gel bu fırsatı değerlendirelim”
Peki ne yapalım diye düşündük ve Çamlıca Kulesi'ne gitmeye karar verdik...
Akşamdan rezervasyon yaptırayım dedim...
İnternet sitesinden girip ön rezervasyonumuzu yaptırdık, şaakkk iki kişi 120 TL...
Nedir bu kuledeki restorana giriş ücreti...
Hadi dedik senede bir, güzel bir İstanbul manzarası için değer...
Rezervasyonumuz sabah 10.00 için, hop mesaj geldi “Sayın kerizimiz, bir İstanbul izlemek için daha kafadan 120 TL verdiğinize göre biz sizi daha çok kazıklarız sabah 15 dk erken gelin.”.
Şaşırmayın, tabi ki böyle yazmıyor mesajda da orada yaşadıklarımızdan sonra anladık ki aslında mesaj bu...
09.45 te burada olun mesajına uyduk ve kapıda olduk...
Güvenlik şöyle dedi kapı 10.00 da açılıyor, ama dedim mesaj geldi bak işte o keriz benim...
Valla dedi sizin gibi çok keriz geliyor ve hep öyle yapıyorlar ama 10.00 da açılıyor...
Peki dedik gerilmeyelim, oturduk bekledik...
Saat oldu 10.00, 10.05, arkadaş “Kapı açılıyor mu?” diye soruyoruz, diyor ki amirim aç deyince açıyoruz...
Oldu kapı kuyruk..
10.10 arkadaş haydi, yok amiri bekliyoruz...
Kabızdı diye düşünmeye başladım, ancak işte ne yapsın...
Neyse şükür açıldı kapı...
Koştur koştur resepsiyona...
Bizim rezervasyon vardı dedik hop asansöre, dedik “Nasıl çıkacağız?”, “Asansörcü var.” dedi kızçe, “Asansörcü”...
Asansöre geldik, Allah Allah kimse yok...
Sağa gidiyoruz, sola gidiyoruz...
Birini gördük, dedik ki “Asansörcü nerede?”, dedi ki “Asansörün içinde.”...
E peki bizi nasıl görecek duracak?
Neyse arkadaş çağırdı, asansör geldi...
Haydi 40. kat, 200 metre yükseklik...
Ve restoran...
Hakikaten İstanbul'u kuş bakışı izlemek harika, bir tarafta Boğaz Köprüsü diğer tarafta adalar…
Bak bu güzelliğe lafım yok, o zaman ne şikayet ediyorsun diyenlere bekleyin daha bitmedi...
Oturduk masamıza e haydi kahvaltı...
Dedi ki garson serpelim mi, yoksa tabakta mı?
Gelmişiz oraya kadar, hanıma da bir hava atalım di mi?
Dedim ki garsonuma “Everything, little little, into the middle.”. Anladı tabi çocuk, Cem Yılmaz izliyor, serpme kahvaltımız geldi...
Dedim “Bu nedir?”, dedi ki çocuk kahvaltı...
3 yeşil, 4 siyah zeytin...
Hayır yeşil zeytini bir tane daha koysalardı da 2 kişi paylaşabilseydik...
Yanında yumurta, reçel, peynir, domates, salatalık ancak domates ve salatalıklar akşamdan kesilmiş...
Peynir tabağına yeşilliklerden süs yapmak istemişler, onlar da en az üç günlük belli çürümüş...
Neyse diyorum kendime “Çıkar İstanbul'un tadını.” ama bu seferde bekle bekle çay yok...
“Arkadaşım, çay?” diyorum, “Geliyor beyefendi.” diyor; “Çay ne oldu?” diyorum, “Yolda.” diyor...
Dedim hanıma “Herhalde Rize'den geliyor, inşallah soğumaz.”...
Neyse kahvaltının yarısına gelmiştik ki birer bardak çay elimize ulaştı...
“Arkadaş neden termos kullanıyorsunuz en azından serpenler için?”, cevap: “Patron kaldırdı.”
“Nasıl yani?”
“Beyefendi patron kaldırdı, ilk açıldığımızda termos veriyorduk, artık vermiyoruz.”
Ona da peki dedik ama sürekli çay arabasını kolluyoruz, kulede herkes manzarayı bıraktı çay peşine düştü...
Eskiden sular kesik olduğunda belediye arabası su getirirdi de insanlar bidonlarla koşardı ya, ha valla o şekildeyiz...
Sonunda kahvaltıyı bitirdik ancak bende bittim. “Hanım sen git kendini kurtar, beni bekleme.” derken geldik hesap faslına...
Dedim ki “Hesap.”
Allahlım o çay için peşinde koşturduğumuz, arayınca bulamadığımız garsonlar vızır vızır. Ben bir işkillendim bu ilgiden, açık cam arıyorum nereden atlatabilirim aşağı diye...
Hesap geldi iki kişilik serpme 180 TL...
% 10 servis 198 TL...
Ne yedik? 3 yeşil, 4 siyah zeytin...
İkişer bardak çay içtik, içemedik...
Hesabı ödedik...
Dedik biz gidiyoruz ana kimsenin umuru değil...
Şu asansör, yok o değil bir sonraki, alt kata inin oradan binin derken şükür yere ayak bastık...
120 TL giriş - 198 TL kahvaltı etti mi size 318 TL , Silivri'den gittisi, geldisi, köprüsü, benzini al sana 500 TL.
Valla düşündüm dönüşte bu 1. Çamlıca Kulesi Meydan Muharebesi yerine gideydik Fes'e, oohhh mis gibi denizimize karşı ederdik kahvaltımızı. Hem de 500 TL'ye bir hafta yerdik...
Ben ettim siz etmeyin...
Acıyıp da yardımda bulunmak isteyenlere sosyal medya hesaplarımda IBAN paylaştığımı söylemek istiyorum...
Haydi Türkiye!

Akılda Kalan: “Herkes fazlasıyla
sevmiş, Ben eksikleriyle de
sevdim oysa.”
Özdemir ASAF

YORUM YAP