Sevginar Sali

Bilmenin acısıyla mı ölelim?!

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, önceki tecrübelerden bilginin acımızı katladığı zamanlardayız yine…
Afetin yerle bir ettiği coğrafyadan fiziksel olarak kurtulmuş sayılıp, tekrardan saatlerce kan çanağına dönmüş gözler ve bin bir empati ile izlediğimiz enkazın altında kalmış olmaktan bu defalık yine kurtulmuş ama gelecekte aynı akıbetin yaşanacağından daha emin yeni bir deprem deneyimi hafızalarımıza saplanıyor.
Allah'ın aşkına devletin imkânı yoksa bu kadar sene savsakladığımız eski binaları yenilemeye, her şey için bir gecede çıkartılabilen yasalardan birini daha hazırlayın müteahhit ile vatandaşa cazip bir imkân sunun da insanlar tabutlarda değil, yuvalarında geçirsin hayat sürelerini. Hayatta kalsınlar, başlarını sokacak iki göz evleri olsun; içinde hangi refah seviyesine göre yaşayacakları da onlara kalsın! Maslow ve ihtiyaçlar piramidinin ikinci basamağından söz ediyorum. Bunu sağlamayarak tehlikeye attığımız birinci basamak meselesine hiç girmek istemiyorum!
İnsanların ocakları başlarına yıkılıp daha fenası sevdiklerine, bir ömür yaşanmışlıklarına mezar olduktan sonra devlet bir miktar para, biz battaniye, erzak yardımı yapsak neye çare!?
Bu nasıl bir çaresizlik? Yükselen çığlıkları duyuyor, yakınları için yardım isteyenleri görüyor ama elinizden hiçbir şey gelmiyor!
O yıkıntıların arasından sağ kurtulan, enkazdan canlı çıkan insanlar bu yaşadıklarını nasıl unutur!?
Her şeyin o kadar boş geldiği bir noktada durup deprem gerçeğinin kışın ayazından daha beter içimize işlemesine teslim olmuş vaziyetteyiz.
Eski yapı stoğundan acilen kurtulmamız gerek.

Devlet bununla ilgili ciddi avantajlar ve yaptırımları hiç zaman kaybetmeden devreye sokmalı.

Yoksa depremin her an yol açacağı yeni enkazları bırakın kaldırmayı, dönüp bakabilecek yüreğimiz, halimiz, baş edebilecek durumumuz kalmayacak.

***
Hafta sonu kablolu bir kanalda 2-3 ‘Batı filmi' izledikten sonra, başıma gelecekleri bildiğimden ısrarla merak etmeme karşın açıp da izlemediğim yerli yapım, Suriye gerçeğinin savaş muhabiri gözüyle işlediği, diziye daldım.
Bu nasıl bir kültür farkı anlamak mümkün değil?! Batının savaş tarzını övmeyeceğim, ağrıma gidiyor çünkü bunu söylemek, ama biz severken bile ‘cinayet' işliyoruz adeta.
***

Deprem bölgeleri için adeta seferber olan Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz ve Kaymakamımız Tolga Toğan'ı, siyaseti bir kenara bırakan, toplumun hassasiyetlerini kuşanan muhtarlarımız, STK'lar, iş insanlarımız ve en çoğu da kendi ya da evladı için satın alırken düşündüğü şeyleri afetzedeler için özveriyle temin eden güzel yürekli insanlarımızdan Allah razı olsun.
En çok da sizin hak ettiğiniz bir ülke ve şartlarında yaşamak hakkınız ve dilerim ki hayatın bize yaşattığı pek çok şey gibi bunu da görme imkanımız olsun.
Depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara tez vakitte şifa, bu korkunç tecrübeyi yaşayan herkese gönül ve zihin ferahlığı diliyorum. Kötü tecrübelerinizi size unutturacak, yenilerini hepimize yaşatmayacak bir iradenin varlığına dua ile…
Başımız sağ, çok geçmiş olsun TÜRKİYEM…

YORUM YAP